27 Temmuz 2024 Cumartesi

Utanarak söyleyeyim, oraya korktuğum için gittim

Eski Anayasa Mahkemesi üyesi Sacit Adalı, yeni anayasa tartışmalarını değerlendirirken, Her yeni anayasa yapmak istediğinizde askeriyeye davetiye çıkarıp lütfen ihtilal yapın biz anayasayı değiştirelim mi diyeceksiniz. 28 Şubat'ta mükemmel bir toplum mühendisliği yapılmıştı. O ortamda herşeye yönlendirildik. İlla brifinge git demek çok kaba bir davranış olurdu. Korktuğum için gittim ama alkışlamadım" dedi.

Isparta
 
TBMM Darbe Komisyonu’na 28 Şubat’taki yargı brifingine “Utanarak söyleyeyim, oraya korktuğum için gittim” diyen ve bu sözleri kamuoyunda yankı bulan Anayasa Mahkemesi eski üyesi Sacit Adalı, “28 Şubat’ta mükemmel bir toplum mühendisliği yapılmıştı, ‘illa brifinge git’ diyen olmadı ama siz herşeye yönlendirilmiş oluyordunuz” dedi. Sacit Adalı, komisyona o süreçle ilgili bildiği herşeyi anlattığını vurgulayarak, şunları söyledi: “Ben bir polemik yaratmak istemedim. Komisyonda şahsen de bulunmadım. Oraya çağırdılar gittim. Bildiklerimi ifade ettim. 28 Şubat’ta ağır bir psikolojik baskı ortamı yaratılmıştı. Bu psikolojik baskı illa ‘şöyle yap’ ya da ‘yapma’ şeklinde değildi. Bu zaten çok kaba bir davranış olurdu. Mükemmel bir toplum mühendisliği, öyle bir atmosfer ve iklim meydana getirildi ki, siz herşeye yönlendirilmiş oluyor dunuz? Ben de bu psikolojik baskı ortamında korkarak gittim ama iki de bir ayağa kalkıp alkışlamadım. O cesareti gösteren 5-6 kişiden biri bendim.” Adalı, polemik yaratmamak için kendisiyle birlikte ayağa kalkmayanların kimler olduğunu açıklamadı. Adalı, dün Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda şunları söyledi: “(Genelkurmay brifingi) Bugün utanarak ifade ediyorum ki, korktuğum için katıldım. Öyle bir atmosfer yaratılmıştı ki, sizi yönlendiriyorlardı, ancak kararlarımız konusunda bir talimat gelmedi. Ama ayağa kalkıp alkışlamayan 5-6 kişiden biri de bendim. Yine de askerlerimize müteşekkirim ki, çok şükür bunlar oldu, çünkü Türkiye’nin yenileşip demokratikleşmesi için böyle bir kaos ve kargaşaya ihtiyacı vardı.” NEDEN KORKMUŞ? Anayasa Mahkemesi eski Üyesi Sacit Adalı, 28 Şubat sürecini anlatırken, “Manevi baskı altındaydık. İlla birinin 'sen şunu yap, bunu yap' demesine gerek yoktu, o atmosfer insanı yönlendiriyordu” dedi. TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma 28 Şubat-27 Nisan Alt Komisyonu, Anayasa Mahkemesi eski üyesi Sacit Adalı ile dönemin Kağıthane Kaymakamı Necati Şentürk'ü dinledi. Sacit Adalı, 28 Şubat sürecinin 6-7 Eylül olaylarından bu yana silsile halinde gelişen olayların bir neticesi olduğunu söyledi. 28 Şubat'ın post modern bir darbe olduğunu belirten Adalı, insanlar üzerinde Atatürk düşmanlığı suçlamalarıyla bir baskı oluşturulduğunu ifade etti. “Devlet düşmanı, Atatürk düşmanı diye suçlandığınızda ne yapacağınızı bilemezsiniz” diyen Adalı, “Allah kimseyi Suriye'den kaçanların durumuna düşürmesin, biz o durumda değildik ama manevi baskı altındaydık. İlla birinin 'sen şunu yap, bunu yap' demesine gerek yoktu, o atmosfer insanı yönlendiriyordu” dedi. Adalı, 1980 darbesinden sonra ülkeye düzen geldiğini, Türkiye'nin yenileşmesi, düzene tabi tutulması için bu kargaşaya, kaosa ihtiyaç olduğunu, yaşanması gerekenlerin yaşandığını savundu. Sacit Adalı, “Darbe bir hafta önce yapılsa daha çok sevinecektik. Kim ne yaparsa yapsın, o kan dursun' deniyordu” diye konuştu. Komisyon üyelerinin itirazları üzerine Adalı, sadece asayiş yönünden güven ortamının sağlanması adına bu ifadeleri kullandığını söyledi. “28 Şubat askeri ve siyasi bir manevra değil” 28 Şubat'ın askeri ve siyasi bir manevra olmadığı, yapılanın ekonomik bir olay olduğu yönündeki sözlerinin anımsatılması üzerine Adalı, hala bu fikri taşıdığını ifade etti. Yaşananın tamamen askeri bir olay olamayacağını vurgulayan Adalı, hiçbir büyük olayın tek başına yapılamayacağını dile getirdi. Refah Partisi'nin kapatılması davasında muhalefet yazısını, “Hiç kimse kaynağını anayasadan almadığı yetkiyi kullanamaz” cümlesi üzerine kurduğunu anlatan Adalı, “Bu millet asla İran olmaz. Ama o dönem o korkuyu kullanıyorlardı. Bence iktidar mücadelesi yaşadı Türkiye. O mücadelenin sivilleşme dönemini yaşıyoruz. Çok şükür ki taşlar yerine oturuyor. Kimsenin kaynağını anayasadan almadığı yetkiyi kullanamayacağı anlaşılıyor” diye konuştu. “Öyle bir baskı vardı ki korktum” Genelkurmay Başkanlığı'nın yargı mensuplarına verdiği brifinge davet üzerine mi katıldığı sorusuna karşılık Adalı, “Davete gerek yok. Öyle bir baskı vardı ki korktum. Bu toplantı, tam manasıyla toplum mühendisliği operasyonudur” dedi. Komisyon tarafından dün dinlenen Sabih Kanadoğlu'nun, şu andaki Meclis'in anayasa ve kanunlara göre anayasayı bütünüyle değiştirme yetkisi olmadığı, ancak kurucu bir Meclis'in halktan yetki alarak bunu yapabileceği yönündeki ifadelerini nasıl değerlendirdiği sorulan Adalı, “Bu ifade klasik bir Aristo mantığı. Her yeni anayasa yapmak istediğimizde askere davetiye çıkarıp 'lütfen darbe yapın, anayasayı değiştirin' mi diyeceğiz? Bugün yapılan tabiri caizse sivil bir darbedir. Kendi anayasasını kendi arzularına göre yapma ihtiyacını hissediyor” görüşünü dile getirdi. Refah Partisi'nin kapatılması sürecinde, askerin Anayasa Mahkemesi üyelerini etkilediği iddialarına ilişkin bir soruya da Adalı, “Anayasa Mahkemesi'nin tesir altına alınacağını zannetmiyorum. Üyeler tamamen hür iradeleriyle oylamaya katıldı” karşılığını verdi. “Batı Çalışma Grubu tarafından fişlendim” Dönemin Kağıthane Kaymakamı Necati Şentürk de bir konuşmasında Hz. Ali'den alıntı yapması, Fatih Sultan Mehmet'i örnek göstermesi nedeniyle Batı Çalışma Grubu tarafından fişlendiğini söyledi. Batı Çalışma Grubu'na ait olduğunu söylediği ve içerisinde kendisi dahil 328 kişinin isminin bulunduğu listeyi Komisyon'a sunan Şentürk, fişlenmesinin ardından hakkında hazırlanan rapor nedeniyle görevden alındığını anlattı. Mağdur ve şikayetçi olduğunu ifade eden Şentürk, raporu hazırlayan kişilerin de komisyon tarafından dinlenmesini istedi. 28 Şubat sürecinde kaymakamlıklara, belediyelerin denetlenmesi konusunda askerden yazı gelip gelmediğinin sorulması üzerine Şentürk, yazılı olmasa da cenazelerde, resmi bayramlarda bir araya geldiklerinde askerlerin kendilerinden belediyeleri denetlemelerini istediğini söyledi. EMASYA toplantılarına ilişkin bir soru üzerine de Şentürk, “EMASYA toplantılarında hakimiyet askerin olurdu. Toplantılarda, genel güvenlik konularının dışında, bir imamın hutbesi de sorulurdu” diye konuştu. 12 Eylül darbesinde Taşova Kaymakamlığı sırasında, görevden alınan belediye başkanları yerine 9 belediye başkanlığının kendisine verildiğinin hatırlatılması ve buna neden itiraz etmediği sorusuna karşılık Şentürk, “Buna itiraz etmek o kadar
kolay değildi. Ben görevi valilik onayıyla aldım. Mülki idarede böyle bir gelenek vardır” dedi.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

YORUM EKLE

Güvenlik Kodu

DİĞER HABERLER

ÖNE ÇIKANLAR