17 Ağustos 2012 Cuma 11:53
Isparta
Yönetim kurulunun yazılı açıklaması şu şekilde; Bilindiği üzere 17 Ağustos 1999 yılında Marmara bölgesinde oluşan deprem büyük hasarlara neden olmuş, maddi manevi kayıplar meydana gelmiştir. Olayın üzerinden 13 yıl geçmesine ve yaşanan bunca acıya rağmen gerekli ve zorunlu yasal önlemler yeterince alınamamıştır. Bunun sonucu olarak da afet yönetim sistemimiz hala çözümün değil sorunun bir parçası olmaya devam etmektedir. Tüm ülkemizde olduğu gibi ilimizde de; Başta deprem olmak üzere, heyelan, çığ/kaya düşmesi, su baskını gibi doğa olayları, bilinçsizce verilmiş yer seçimi kararları, mühendislik verilerinden yoksun imar planları, mühendislik hizmeti görmemiş düşük standartlardaki yapı üretimi ve denetimi süreci ile uygulanan rant politikaları sonucu insani, sosyal ve ekonomik yıkımlara dönüşmekte; yaşanmış onca acı tecrübeye, emek verilmiş çözüm üreten bir dizi çalışmaya rağmen ülke hala bir afet ülkesi olmaktan kurtulamamaktadır. Başta üniversiteler olmak üzere kamu kurumlarında üretilen bilgi ve deneyimler gerekli önem verilmeyerek koordinasyon koşullarının yaratılmaması nedeniyle yaşama yansıtılamamış; onlarca bilim insanı ve kuruluş temsilcisi ile düzenlenen Deprem Şurası kararları ve 2010-2023 yılları için öngörülen KENTGES Bütünleşik Kentsel Gelişme Stratejisi ve Eylem Planı tozlu raflarda unutulmuş, afet yönetim sisteminin en temel aktörü olacağı iddiası ile kurulan AFAD sivil savunma, yurtdışı kurtarma ve mülteci operasyonları gibi dar bir etkinlik alanına sıkıştırılmıştır. Afet Yönetiminin bu sistemsizliği en son olarak da Van'da, Samsun'da trajik sonuçlara yol açmıştır. Depremlerden ve diğer bütün afetlerden korunmayı en temel insan hakkı olan Sağlıklı ve Güvenli Bir Çevrede Yaşama Hakkı ve Yaşamını ve Bedensel Bütünlüğünü Koruma Hakkı olarak ele alarak, sorumluluklarını doğaya ve kadere havale etmeden siyasi iradenin gerekli önlemleri alması beklenirken son çıkarılan bir dizi yasal düzenleme ile sorun çözme yerine yeni sorunlar yaratılmaktadır. Daha birkaç ay önce yürürlüğe giren 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ve uygulama yönetmeliği, gerekçelerinde ileri sürüldüğü gibi Anayasa'da öngörülen Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir hakkının geliştirilmesi ve korunması ilkesini karşılamaktan çok uzaktır. Türkiyenin önemli bir bölümünün afet riski altında olduğu ve başta deprem, heyelan, sel su taşkını olmak üzere doğa olaylarının afete dönüşmesini engelleyecek, zarar azaltıcı önlem ve düzenlemelerin yapılmasının gerekliliği, mevcut yerleşim yerlerinin sağlıklı ve güvenli yaşam alanları haline getirilmesinin acil bir ihtiyaç olduğu bilinmekte ve sürekli dile getirilmektedir. Ancak, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ve bu kanunun Uygulama Yönetmeliği, sorunu iyi tanımlayan, risk yönetimini esas alan politikalar geliştirmek yerine; halkın barınma ve mülkiyet haklarını yok sayan, zora dayalı, yüzü insana değil ranta dönük olan, yeni sorunları da yaratacak bir niteliktedir. Bu yasa ve yönetmeliğin, deprem tehditi altındaki illerimizin olası yakın bir depremlerde karşılaşacağı zararları azaltmayı, mevcut ve sağlıksız yapı stoğunu değiştirmeyi sağlaması mümkün değildir. Diğer taraftan, son çıkarılan Yapı Denetimi Yönetmeliği ile yapı üretim sürecinde meslek odalarının yapmış olduğu kamusal denetim ve gördüğü işlev devre dışı bırakılmış, bu düzenleme ile yapım sürecinde olduğu gibi yapım sonrası süreçte de telafisi mümkün olmayan tehlikelerle karşılaşılmasının zemini yaratılmıştır. Geldiğimiz noktada, ülkemizde dün yaklaşık 150 deprem üretecek diri fay olduğu bilinirken, bugün MTA tarafından yapılan çalışmalarla güncellenen Türkiye Diri Fay Haritasına göre büyüklüğü 5.5 ve üzeri deprem üretebilecek 485 diri fay veya fay segmenti olduğunun saptanması, neredeyse tüm ülke coğrafyasının ne derecede büyük bir deprem tehditi altında olduğu jeolojik gerçekliğini ortaya koymuştur. Bu durumda, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Isparta İl Temsilciliği olarak 17 Ağustosun 13. yılında yukarıda belirtilen gerçekler ışığında; İmar kanunu, Afetler kanunu, yapı denetim kanunları günün gerçeklerine göre yeniden düzenlenmelidir diyoruz. Yapılan değişikler sonrası bazı kanun ve yönetmeliklerin birbiriyle çelişmeleri önlenmelidir. İskan kanununda yapılacak gerekli değişiklikler sonucu kırsal yerleşim birimlerinin alt yapı sorunu da çözümlenmelidir. Türkiye deprem bölgeleri haritası yenilenmelidir. Bununla birlikte heyelan va kaya düşmesi tehlike haritaları da en kısa sürede tamamlanmalıdır. Türkiye genelinde Stratejik Eylem Planı hazırlanmalıdır. Bu amaç doğrultusunda kurum ve kuruluşlar arasında eşgüdüm sağlanarak mevcut konumu ile yetersiz kalan Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı yeniden yapılandırılmalı, daha özerk bir Afet Müsteşarlığı oluşturulmalıdır. Bu vesile ile tüm Ispartalıların mübarek Ramazan Bayramını kutlar. Afetsiz uzun yıllar temenni ederiz