Isparta’da 7.’si düzenlenen Kitap Fuarı’na katılan Yazar Fatma Uçarlar, Çanakkale’nin 100. yılı anısına yazdığı ve ödül kazanan “Ben Ispartalı Ahmet Oğlu Ali” şiiriyle, 57. Alay’da şehit olan dedesi Ahmet Oğlu Ali’nin hayatını ölümsüzleştirdi.
Öykülerinin yaşanmış olaylardan ilham alarak yazdığını ifade eden Uçarlar, milli kimliğine sahip çıkmaya büyük önem verdiğini söyledi. Uçarlar, açıklamasında; “Yazmayı seven bir insandım. Çocukluğumda günlük tutardım, okul gazetesi çıkartırdım, kitap okumayı severdim. Herhalde bunlar etkiledi. Bizim yaşadığımız yerlerde gerçekten kitap yoktu. Birilerinde görürsek onu alır, okul kitaplarımız alındığında ondan mutlu olurduk. Bana ilk kez hikaye kitabı hediye edilmişti. Çok hoşuma gitmişti, onun kıymeti bende çok farklıdır. Günlük tutardım. Zaman içinde tabii duygular değişiyor. Çiçeğim, böceğim derken aşk şiirlerine, milli şiirlere, toplumsal içerikli şiirlere dönüyor. İlk kitabım ‘Sevdim Yetmez mi?’ 2003 yılında çıkarmıştım. O zaman Burdur’da görev yapıyordum. Ardından 2008 yılında Şöyle Giriversen Kapımdan öykü kitabı. Bunlar yaşanmış hayattan alıntılardı. Gözlemlerimi ilettiğim kitaplar. Sonra ‘İçimde Söz Dinlemez Deli Var’ şiir kitabı. Bu zaman zarfında şiirlerim bestelenmeye başlandı. 2022 Eylül ayında ‘Yüreğim Donmadan Gel’ şiir kitabımı, 2023 Mart ayında da ‘Çilek’ isimli öykü kitabımı yayınladım. Üç şiir, iki öykü kitabım var. Yazdığım şiirlerin 20’si kadarı bestelendi, TRT’ye gönderildi. İnşallah yakın zamanda Türk Sanat Müziği olarak dinleriz. En büyük arzum budur. Ödül almış öykülerim, şiirlerim var. Benim için en anlamlı ödüllü şiirimde Çanakkale’nin 100. yılında, 2015 yılında dedem, Isparta’nın Şehidi, 57. Alay Şehidi Dedem Ahmet oğlu Ali için yazdığım, şiir (Ben Ispartalı Ahmet Oğlu Ali. Yıl 1915, tarih 25 Nisan, bayramın ilk günü. O gün oldu. O gün hepimizin, hepimizin düğünü.) O gün bütün 57. Alay taburu şehit oluyor. Sonra geçen süreç içerisinde bağlı olduğum bir dernek tarafından Bir şehit, bir şiir, bir öykü projesi oluşturuldu. Kendi çevremizdeki şehitlerden hayatını incelemek, bunun öyküsünü yazmak, sonra şiirle desteklemek. Yani konu, şehitlerimizi yaşatmaktır. Ben araştırma yaparken kimi yapayım, kimin hayatını işleyeyim dedim. Dedem, 57. Alay Şehidi. Ondan geriye kalmış en küçük kardeşlerinin bir yeğeni var, torunu Sevim Tulga, o ablamızdan kaynak olarak yararlandım ve dedemin hayatını işledim. Zaten şiirim önceden vardı, ödül olan şiirim. İkisi de bir projenin içinde yer aldı. Sonra 1 Mart 2018’de Afrin Zeytin Dalı Harekatı’nda Burhan Açıkkol isimli bir çocuğumuzun şehit haberi Isparta’ya yankılandı. Biz de aile olarak, bulunduğum sivil kuruluşu ile birlikte ailesine, Yazısöğüt Köyü’nde besicilik yapıyordu, oraya gitmiştik ziyarete. Aileyi ziyaret ettikten sonra ertesi günü gazetelerde ben Burhan’ın fotoğraflarını gördüm. Şehit, bir gün önceki defnedilişi, törendeki hali, kardeşi tabuta sarılmış ağlarken, anne baba perişan haldeydi. Bu gazeteleri biriktireyim, saklayayım dedim. Anneye, babaya buruk bir hatıra olarak, hani başka bir gazeteyi atıyoruz, bir şeyde kullanıyorsun, atıyorsun ama bu atılacak bir gazete değil. Şehidim bana bakıyor ve ben o gazeteleri atamadım. Dedim ki; Burhan’ın annesine, babasına götüreceğim. Aradan 2-3 yıl geçti. Bu proje çıktı. Çıkınca elimde gazetlerim vardı. Sonra Burhan’ın ailesi Yazısöğüt’ten taşınmış. Ama ismi eski Sidre 2000 Okulu’na verilmiş. Okul müdüründen ailenin bilgilerini aldım. İkamet ettikleri yeri buldum. Sonra ailenin iznini aldım. Anneyle, babayla, erkek kardeşiyle, kız kardeşiyle, komutanlarıyla, arkadaşlarıyla, tek tek onlarla görüştüm ve öyküsünü yazdım. Onun öyküsünü bitirdiğim zaman 31 Aralık’tı. Burhan'ın hikayesinden çok etkilendiğim için boğazlarım şişti. 3 gün, sanki büyük bir soğuk algınlığı yaşamışçasına yutkunmam zorlaştı. Ve sonra onun şiirini de yazdım. Bu oluşan kitabı Türkiye genelinde 64 şehidimizin hayatını, 50 kadar şairimizin işlemiş olduğu öykü kitabının gelirini Harp Malulü Gaziler Derneği Isparta Şubesi’ne teslim etmek üzere 3 sene önce bu kitabın satışını fuarda yaptım ve emaneti de ilgili yerlere teslim ettim. Öykülerim genelde yaşanmış olaylar. Kurguyu beceremiyorum. Bana dokunan, hassas olduğum konular. Milli duygular benim için çok önemli. Dil çok önemli. Türkçemiz çok önemli. O yüzden hassas olduğum konular üzerinde kaleme alıyorum. Toplum yozlaşmasından rahatsız oluyorum. Kimliğimize sahip çıkmamız gerektiğine inanıyorum. O yüzden yazdığım öykü kitapları bilhassa, yani her ailenin çocuğuna çekinmeden verip okutabileceği bir kitap şeklidir. Çünkü burada gözlemliyoruz ki çocuklar ne alacağını bilmiyor. Aslında önce öğretmenler kitapları inceleseler, baksalar, çocukları yönlendirirse daha bilinçli olur. Çünkü çoğu posterli, afişli veya görseli kapağı olan bazı kitapları geçiştiriyor. Ama kitabı inceleyen, karıştıran, bilinçli okuyucular gerçekten kitabı severek alıyor. Hatta birkaç yıldır ben ilçe Eğirdir fuarlarına katılmıştım. Yeni kitabınız çıktı mı diye soranlar, “Yeni kitabınız bu kitapları okudum,” dediklerinde, gurur duyuyorum, mutlu oluyorum. O yüzden ben ailelerin okuması gerektiğine inanıyorum. Şu an gençler için çevrenin albenisi çok yüksek, toplumda çevre etkisi çok fazla. Sosyal medya, internet çocuklarımızı olumsuz anlamda etkilediğine inanıyorum. Aileler şikâyet ediyor ama başta anne babaların elinde sanal âlemde sohbetler ediyorlar. O yüzden okumak gerekir. Hz. Ali: ‘Bana bir harf öğretenin kölesi olurum, İlim içinde de olsa öğreniniz' demiştir. Bizim dilimizdeki ilk ayet ikra, ‘Oku’ yani böyle güzel bir dinin mensubu iken etrafımızda ilme o kadar değer verilirken gençlerin de bu alanda kendilerini ilerletmeleri, yönlendirmeleri gerekir diye düşünüyorum” ifadelerinde bulundu.
Ispartalı
23 Aralık 2024 Pazartesi 10:07Şehidimizin ölümsüzleşmesi için bir toruna ihtiyacı varmış yani! Şehitler ölümsüzdür. Kuran’da geçiyor. Ne yazdığınıza bir zahmet dikkat edin.