O görüşlerimde, “Bu süreçteki asıl sorun bana göre iletişimsizlik. Talepler meclise iletilmeden, konu basına yanlış şekilde aksettirilmeden önce kulis çalışmaları yapılabilir ve yapılmak istenen doğru dürüst anlatılabilirdi.
Rektör beyin istediği değişiklikler sonucunda geri dönüşüm olarak yine SDÜ’yü dolayısıyla Isparta’yı işaret etmesi mutlaka dikkate alınmalıdır. Ekonomisi tamamen üniversite öğrencisine dayalı olan Isparta’da üniversite yönetimine herkesin destek olması ve bu ağacı sulaması lazım. Aksi taktirde ilerleyen süreçte kendi bindiğimiz dalı keseriz” dedim.
** REKTÖRÜN TALEPLERİ ‘BANA GÖRE’ HAKLI
SDÜ Rektörü Sayın İbicioğlu’nun anlattıkları bana göre güzel projelerdi. Bu projelere destek verilmesi gerektiğini düşündüğüm için ‘kendi’ fikrimi ortaya koydum.
Şu anda Milli Eğitim Müdürlüğü’ne ait bir binada ‘Konuk Evi’ işleten ve her gün ceza yeyip, ‘binayı boşaltın’ diye uyarı yazısı alan bir Rektörün kendine ait bir arsada ‘Konuk Evi’ yapmak istemesinin neresi kötü? Öğrencileri kalorifer dairesinden bozma dersliklerde eğitim gören bir Rektörün elindeki arsayı satarak fakülte binası yapmak istemesinin ne sakıncası var? Türkiye’nin dört bir yanından gelen öğrencilerinin kışın soğukta, yazında güneşin altında, bir kulübe içerisinde otobüs beklemesi yerine güzel bir sosyal tesis yapmak istemesinin kime ne zararı olabilir?
Bu yazımdan sonra, kendilerininkinden başka hiçbir görüşe yaşam hakkı tanımayan ‘marjinal bir grup’ –her zaman yaptıkları gibi- konuyu olabildiğince saptırıp, eleştiriden de öteye geçerek hakarete varan yorumlar yaptılar. İnternet sitelerinde, kendi isimlerini yazacak cesaretleri olmadığı için ‘takma isimlerle’ hakaret eden bu kişileri elbette anlayabiliyorum. Çünkü bir fikre karşı fikir üretemeyenler hakaret etme yolunu seçerler.
Isparta’da iflah olmaz bir güruh var ki ben onlara sadece gülüyorum. Bir kişinin yaptığı iyi bir işi yazarsınız bu insanlar size, “Hayırdır ondan ne aldın da böyle yalakalık yapıyorsun?” diye sorarlar. O insan iki gün sonra yanlış bir şey yapar ve siz o kişiyi eleştirirsiniz bu sefer yine aynı insanlar, “Hayırdır ne istedin, vermedi de böyle eleştiriyorsun” derler. Her nedense bu zevatın aklına hiçbir zaman, “Gazeteci gördüğü doğru işleri över ve teşvik eder, yanlış işleri de yazar ve eleştirir. Tarafsız basının gerekliliği budur” görüşü gelmez.
Hakkında ‘bilgi’ sahibi olmadıkları konularda ‘fikir’ sahibi olan o kişiler şunu da bilmeliler ki;
BİR: SDÜ Rektörü Prof. Dr. Sayın Hasan İbicioğlu’nu hayatımda bir kere gördüm, o da rastgele. Oturup konuşmuşluğumuz, tanışıklığımız yok. Üniversitede çalışan akrabam, arkadaşım veya benimle kan bağı olan hiç kimsem de yok. SDÜ’den her hangi bir işim, her hangi bir işletmeciliğim de yok. Öğrenciliğim zaten söz konusu bile değil.
İKİ: Sayın Rektörün her uygulamasını, yaptığı her icraatı körü körüne eleştiren veya destekleyen birisi değilim. Hatta, Akdeniz Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Soner Toros’un geçtiğimiz haftalarda köşesinden yazdığı, Rektörün Akdeniz Gazetesi’nin yayınlarını beğenmediği için basın toplantılarına çağırmamasını da açıkça kınıyorum. Çünkü, herkesin fikirlerini özgürce ifade edebilmesi için kampus içerisinde ‘Özgürlük alanı’ oluşturan bir Rektörün, sırf hakkında yazılanları beğenmedi diye bir gazeteye ambargo koyması hiçbir ülkede kabul edilebilecek bir şey değildir.
** BUNDAN SONRA MAHKEMEDE GÖRÜŞECEĞİZ
Buradan ilan ediyorum; ‘herkes ben gibi düşünecek’, ‘kimse beni eleştirmeyecek’ gibi bir derdim asla yok. Herkes beni kıyasıya eleştirebilir fakat; ‘yazarı eleştirmek’ demek, ona ‘takma isimlerle’ hakaret etmek, iftira atmak değildir. Bugüne kadar gerek mail yoluyla gerekse de internet siteleri aracılığıyla şahsıma karşı edilen hakaret ve iftiralara aldırış etmedim. Saygı ve görgü kuralları çerçevesinde beni eleştiren değerli okuyucularıma hiçbir sözüm yok ayrıca teşekkür ediyorum. Ancak o ‘iftiracı’ marjinal grup şunu bilsin ki; bundan sonra hiçbir hakaret ve iftira cezasız kalmayacak. Hakkımı mahkemede arayacağım. Hiç kimsenin fütursuzca birisine hakaret etmeye, iftira atmaya hakkı yok.