İşte Nevzat Korkmaz’ın meclis konuşması;
“Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ikinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, on yıllık AKP yönetiminin tarihe akan yolculuğunda arkasında parmak izi bırakmamak, idari, siyasi ve ekonomik çöküşlerin üzerine sır perdesi çekmek üzere Meclisin önüne getirdiği bir yasa tasarısını konuşuyoruz. Sadece geleceği değil geçmişi de tanzim eden ve olan biteni mahkemelerden, yargıdan kaçırmak üzere kurgulanmış bir tasarıyla karşı karşıyayız. “Hukuk devleti, şeffaf devlet, adalet” diye diye geldikleri iktidarda her mutlak iktidar gibi ebediyen iktidarda kalmanın hesaplarını yapmaya başladı AKP.
Bunun izahı şudur: AKP, kendi sonunun eşiğine adım atmıştır ve Abbas yolcudur. Partisinin hatta biraz haddi hududu da zorlayarak Türk siyasetinin ağabeylik, ustalık rolüne soyunanların nereden geldiklerini ve bu sürecin hem kendilerini hem de ülkelerini nereye götürdüklerini iyi hesap etmeleri lazım.
Ben birazcık hatırlatayım; zor olacak dinlemek, katlanmak ama sabredeceksiniz. Söylenenlerden ders çıkarılır ise eminim hem kendilerine hem de Türkiye’ye iyilik yapmış olacaklar.
Değerli milletvekilleri, asırlardır dünün mazlumları gücü eline geçirdikten sonra zalimler ile yer değiştiriyor. Çoğu insanın adalet ile intikamı birbirlerine karıştırması da bunun göstergesi değil mi? Güçlerini hak ve adaletin emrine sunmayanların ve nerede durulması gerektiğini bilmeyenlerin meşruiyetinden söz edilebilir mi? Bu insanların zalim firavunlardan, Ebu Cehillerden ne farkı kalır? “Dün, bunları yapmışlardı.” gerekçesiyle Yaradan’ın emaneti olan insanlara zulmeden yöneticilerin, yarın, onlar için gün geldiğinde, gün döndüğünde adalet ve merhamet dilenmelerinin, hele hele bunu, hakkaniyet, mağfiret ve barış dini olan İslam adına yaptığını ileri sürenlerin, utanmadan “Edep yahu!” diye feryat, figan etmelerinin rûzî mahşerde, Allah indinde bir karşılığı olabilir mi?
Beyler, insanların sizlere emanet ettiği yönetme ayrıcalığı ve gücünü hesapsızca kullanıyorsunuz ve maalesef gittikçe merhametsizleşiyorsunuz; böyle yaptıkça, meşruiyetinizi kaybediyorsunuz; kaderin tüm zalimlere hazırladığı sona dörtnala gidiyorsunuz. Sizlerin nereye gittiği, yine, elbette sizi ilgilendirir, nereye giderseniz gidin ancak ülkemizi, milletimizi de eteklerinden çekiştirerek karanlık bir sona doğru götürüyorsunuz. Feryadımız, isyanımız, millet adına, işte bu yüzden.
Değerli milletvekilleri, hukuk devleti aynı zamanda şeffaf devlettir. Devlete itimat duyulması, iş ve işlemlerin hukuka uygun olarak yapılması kadar, bu iş ve işlemlerin vatandaş tarafından da bilinmesi ve denetlenmesini gerektirir. Devletin egemenlik alanında karanlık kalan ne kadar çok iş varsa, bir o kadar da şaibe ve güvensizlik, hukuksuzluk oluşur ki, devleti, fukaralıktan ziyade, işte bu adaletsizlik yıkar. Öte yandan, devlet yönetiminde bir kabul vardır ki, çok da mesnetsiz değildir. Devlet sektöründe, hele hele yönetim kademelerinde görev yapan herkes bilir ki, bilmesi gereken, bilmesi gerektiği kadar bilecektir. Aksi takdirde, devletin ayakta kalmasını sağlayan bilgi alma ve bilgi toplama faaliyetleri de sekteye uğrayacaktır. “Bu mesele, iki uçlu bir meseledir.” demek istiyorum. Şeffaflık her şeyin açık seçik olmasıdır ama “illaki ortaya dökülme” anlamına gelmez. Bu konunun açılması, biliyorum, kimyanızı bozuyor ama ne çare ki muhalefet olarak bu önemli ihaneti konuşmak durumundayız. İnternet’e kadar düştü Oslo müzakereleri. Tutanaklarda çok şey var ama şu husus son derece önemli: O müzakerelerde Başbakanın özel temsilcisi olan Hakan Fidan PKK’nın Avrupa temsilcisi olan terörist başlarından birine “Beş yıl önce Hükûmetimiz söz verdi, bakanlıkların taşra teşkilatı lağvedilecek, bu görevler önce valiliklere sonra da belediyelere devredilecek.” diyor. O zaman sormak lazım: Beş yıl önce Hükûmetiniz kime söz verdi?
2) Sır gibi sakladığınız eyalet sisteminin çerçevesini çizen Büyükşehir Yasası bu kapsamda mı değerlendirilmelidir?
3) Yarın, Oslo müzakereleri de devlet sırrı kapsamına alınıp üzerine konuşmak, değerlendirme yapmak suç sayılacak mıdır?
Bu soruları hazır sırlar konusu açılmış iken sormak istedim. Kamuoyu da cevaplar bekliyor, birinci ağızdan. Sadece bu sorular değil tabii ki, milletimiz Dolmabahçe sırlarını merak ediyor. Milletimiz Habur’u ortaya çıkaran gelişmelerin arkasındaki sırları merak ediyor. Deniz Feneri sırlarını merak ediyor milletimiz. ATV, Sabah satışını, arkasındaki sırları, Telekom PETKİM gibi “özelleştirme” adı altında yaptığınız peşkeş çekmeleri merak ediyor. Kürecik’e yerleştirdiğiniz füze kalkan sisteminin hangi pazarlıklara dayandığını merak ediyor. Ermenistan ile Türkiye arasında yaptığınız protokollerin perde arkasını merak ediyor. Bu soruların yüzlercesini sorabiliriz.
AKP İktidarı, millet vicdanında sırlarla dolu yıllar olarak anılacaktır ama biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak sadece hatırlamakla kalmayacağız, devlet sırrı kılıfı içine sokup üstünü örtmeye çalıştığınız tüm bu suallerin hesabını soracağız ve sorumlularını mutlaka ama mutlaka yargının önüne çıkaracağız. Hangi kanunları çıkarırsanız çıkarın mutlaka telafisi bulunacaktır, bunun taahhüdünü bu kürsüden milletimize veriyoruz. Bu ülkeyi soyup soğana çeviren, bu ülkenin istiklaline, istikbaline, birliğine, bütünlüğüne, bu milletin evlatlarının canlarına kasteden, kanlarına ekmek doğrayan, teröristle oturup pazarlık yaparak bu ülkenin onur ve haysiyetiyle oynayan, hülasa Türk milletine husumet ilan eden bedbahtlara bunun hesabını sormayı da Cenabıallah inşallah bizlere nasip edecektir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum" dedi