Sabah gazetesinden Aliye Çetinkaya yakın tarihin en önemli
olayı olan 7 Şubat'ın perde arkasını iyi anlatan bir yazı dizisi yaptı. 7
Şubat'ın öncesi ve sonrasında neler yaşandığını örneklerle çok güzel bir
şekilde anlattı. O tarihlerde neler yaşandığını herkesin bilmesinde fayda var.
Yaşananları özetlemekte fayda var.
20 Aralık 2011'de KCK Basın Komitesi'ne yönelik operasyon
kapsamında bir ajans bürosuna da girilmişti. Bilgisayarlara da el konulmuştu.
Pek fazla kimsenin dikkatini çekmeyen bu olay, 7 Şubat MİT Krizi'ne giden
yoldaki kilometre taşlarından birini oluşturuyordu. Hatta kırılma anlarıyla
neredeyse ipten dönülmüştü. Emniyetin operasyonuyla 44 kişi gözaltına
alınmıştı. Polis, basılacak yerler listesinde olmayan ancak MİT'in irtibat
elemanı bulundurduğu o haber ajansında da arama yapıyordu. Foto muhabiri M.Ö. de
gözaltına alınan kişiler arasındaydı.
Baskını öğrenen MİT görevlileri, konunun anlaşılması için
soruşturmayı yürüten Özel Yetkili Savcı ile görüşmeye karar verdi. MİT
yetkilileri, 7 Şubat kriziyle adını duyuracak olan Özel Yetkili Savcı Bilal
Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya ile o gün tanıştı. MİT görevlileri soruşturma
savcılarına, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın özel çalışmasını anlattı. Konunun
deşifre olması halinde pek çok MİT elemanının hayatının tehlikeye gireceği
ifade etti ve 'Ulusal güvenlik sorunu' ortaya çıkabileceği kaygısını paylaştı.
MİT mensuplarını dinleyen Savcılar Bayraktar ve
Sarıkaya'nın, 'Canınız bize emanet, bu bilgiler bizden çıkmayacak' dediği ve
istihbari çalışmaya zarar gelmemesi için özen gösterecekleri sözü de kayda
geçti. Hatta anlatılanlar karşısında Savcı Bayraktar, bir ara şaşkınlığını
gizleyemedi ve 'Böyle çalışmaları biz CIA gibi istihbarat örgütlerinin
yaptığını düşünürdük. Gerçekten göğsümüz kabardı' diyerek MİT görevlilerini
övmeyi de ihmal etmedi.
'Devletin savcısı, devlete operasyon yapmaz' düşüncesiyle
hareket eden MİT görevlileri iç huzuruyla ayrılırken büyük bir tuzağın parçası
olacaklarından habersizdi. Gözaltına alınan M.Ö. 'Paralel Yapı' için Müsteşar
Fidan'a gidecek kestirme yol olarak seçilmişti. İfade için İstanbul Terörle
Mücadele Şube Müdür Yardımcısı S.B.'nin odasına götürüldü. MİT'in, PKK-KCK
yapılanması çalışması hakkında detay almaya çalışan polisler, taktik bir
manevra uyguladı. Kendi ayarladıkları avukatı MİT'ten gelen avukat gibi tanıtıp
M.Ö.'den iki yıl büyük bir emek harcanan KCK yapılanmasına yönelik çalışmayı
aldılar. M.Ö. savcılıktan serbest bırakılırken onun çizdiği şema 'paralel'
ellere de geçti. Böylece, 7 Şubat 2012'nin altyapısı da kuruldu!
7 Şubat 2012'de saatler 17.00'yi gösterdiğinde MİT Müsteşarı
Hakan Fidan'ın özel telefonunun diğer ucunda Özel Yetkili Savcı Sadrettin
Sarıkaya vardı. Savcı, Fidan'ı makamında ifadeye davet ediyordu. Sonra
listedeki 4 isim de ardı ardına arandı. MİT görevlilerine, 'İfadeye gelmezseniz
kolluk kuvveti göndereceğiz!' deniyordu. İfade talimatının zamanlaması da
manidardı. Başbakan Erdoğan 26 Kasım 2011'de sindirim sistemi ameliyatı olmuş
şubat ayı başında 'tamamlayıcı ikinci ameliyat' planlanmıştı. MİT'le ilgili
sarsıcı gelişme karşısında Başbakan Erdoğan, ikinci ameliyatın tarihini
erteledi ve krizi bizzat yönetti.
O Şubat günü Savcı Sarıkaya ifadeye gelmeyen MİT mensupları
için 'gözaltı kararı' verdi. Krizin iyice derinleştiğini gören Başbakan
Erdoğan, sağlık ekibinden 'planlı ameliyatı ertelemelerini' istedi. Bu sırada
Savcılık'ta alınan karar basına haber verilmişti. MİT'in, PKK-KCK
yapılanmasının bir parçası olarak hareket ettiğine dair kuvvetli suç şüphesi
olduğu bilgisi yayılmış, imaj operasyonu genişletilmişti. Önce ifade talimatı
ardından gözaltı kararı Ankara'yı ayağa kaldırmıştı. Başbakan, en güvendiği
isme yönelik hamle karşısında, yakın çevresine nihai hedefin kendisi olduğunu
söyledi. Daha sonra bir televizyon programında o kritik günleri özetleyen
çıkışı yaptı: 'Alacaksanız, beni alın!'
Başbakan Tayyip Erdoğan, ertelediği ameliyata 11 Şubat
2012'de girdi. Erdoğan, ameliyat öncesi riskleri dikkate almış, sağlık ekibi ve
ameliyat yeri tekrar gözden geçirilmişti. Ayrıca MİT krizinin aşılması için jet
hızıyla yasal düzenleme yapılması kararlaştırılmıştı. O yasa teklifi 10
Şubat'ta Meclis Başkanlığı'na sunuldu. AK Parti Isparta Milletvekili Recep Özel
imzasını taşıyan tek maddelik teklif, Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli
İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nun 26'ncı maddesinde değişiklik öngörüyordu.
MİT Yasası'ndaki değişikliğin ardından Başbakanlık 24 Şubat
2013 tarihinde soruşturmaya izin verilmediğine ilişkin yazısını Savcılığa
gönderdi. Savcılık, 22 Mart 2013'te kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
Böylece kriz son buldu. Savcıların iddianamesi dikkate alınacak olsaydı,
PKK-KCK faaliyetlerinde istihbarat toplamakta görevli MİT mensuplarının tamamı
gözaltına alınacaktı. 300 kişilik bir tutuklama yapılacak, böylece MİT'in içi
boşaltılacak ve paralel yapı buraya kendi adamlarını getirecekti.
O yüzden 7 Şubat es geçilecek bir olay değil. Mutlaka bu
olayın da hesabı sorulmalı ve işin içindeki yabancı istihbarat ve o istihbarata
bilgi sağlayan paralel yapının adamlarının da açığa çıkartılması lazım.