Ispartalı tarihçi ve yazar Bekir Manav, Ayazmana'yı kaleme aldı.
İŞTE O YAZI
Gün sitelerin, kooperatiflerin olmadığı, iki katlı topraktan, ahşaptan Isparta evlerinin olduğu günlerdi.
Isparta’da küçük veya büyük her evin bir bahçesi vardı. Isparta’da gelişmiş ve medenî bir kültür vardı. Tabiat biraz ısınınca herkes kendini kırlara atardı. Eğlence, keyif o tarihlerde açık havada kırlarda olurdu. İnternetli betonlara hapsolunmuyordu o vakitler.
Çağ daha internete, tvlere erişememişti.
Isparta evlerine Ayazmana üç kilometre mesafedeydi. Burası Isparta’nın en meşhur mesirelik alanıydı. Cuma günleri neredeyse tüm Ispartalı vaktini burada geçirirdi.
Ayazmana’ya gitmek için sanki bayrama gider gibi Perşembe gününden hazırlıklar yapılırdı. Maddi durumu zayıf olanlar Cuma sabahının erken vaktinde kafilelerle yollara dökülürdü. Zengin tayfası da eşeklerine, atlarına yüklerini yükler, bazıları da yaylı arabalarıyla Ayazmana’ya gelirdi.
Tabi o zamanlar halk birbirini tanıyor, bir havuz başı ya da bahçeye sahibi kim olursa olsun on beş – yirmi aile birleşir kilimler, halılar serilir yer kaparlardı. Kalabalık ailelerin oluşturduğu bu grupla sanki düğün alayı gibi müşterek muhabbetler edilirdi. Genç kızlar ve çocuklar ağaçlara salıncak kurarlar, kadınlar da hemen yemek işine koyulurdu.
Ayazmana da yenen en meşhur yemek ateşte çömlekte kebap, kabune ve gaziler helvasıydı. Ayazmana da her yerde çömlek kebapları pişerdi. Öğlen sofra kurulurken delikanlılar bazen çömlekleri kapar arkadaşlarıyla ziyafet ederlerdi. Ispartalı kadınlar ağaçların altında ut ve gramafon çalarak eğlenir, peçiç oynarlardı.
Genç kızların en büyük eğlencesi salıncaklardı. Aslında salıncakta eğlenmek sadece keyif almak değil, birbirlerinin sırlarına ermek, dedikodu ve çöpçatanlık yapmaktı bir nevi.
Birbirleri arasında maniler okurlardı.
Arabamı sel aldı,
Mendilimi el aldı,
Bir yar sevdim küçükten,
Büyüyünce el aldı.
Salıncağa bir kızı bindirirler, iki arkadaşı da geniş bir iple onu yükseklere havalandırırdı. Yükseklere sallanan kız hafif ürperse de arkadaşları onu sıkıştırır sorardı.
“Sevgilin kim?”
…. Salıncaktaki kız utanır, arkadaşları daha da hızlı sallardı. Sallanan kız da arkadaşlarının elinden kurtulamayınca varsa nişanlısının adını söyler, yoksa gönlündeki gencin adını söylerdi. Böylelikle sırayla diğer kızlarda salıncağa biner ve gönüllerindeki sevdalıklarını arkadaşlarına söylerdi.
Gençler bekarlar, anneleriyle birlikte mutlaka Ayazmana’da olurlardı. Gelinlik kızlar Cuma günü Ayazmana’da gerçekleşen bu kır gezilerinde seçilir, beğenilirdi. Çünkü her eve hele ki yabancı bir eve gidilmesine olanak yoktu. Bir genç, bir kız beğendiyse, annesine onu Ayazmana’da gösterir ve bir kanaat oluşurdu. Şayet anne beğendiyse, o kızın mutlaka tanışık olduğu bir kimse bulunur ön istihbarat toplanır, birkaç hafta böylelikle gelişmeler takip edilirdi.
Ağaçlar çiçek açmış,
Etrafına koku saçmış,
Yarin kumral saçları,
Birbirine dolaşmış.
Karpuzları dil gelin,
Bazı bazı gül gelin,
Bulamazsın böyle yar,
Kıymetimi bil gelin.
Yani Ayazmana, sadece kırda hoş vakit geçirmek isteyenlerin yeri değil, aynı zamanda aile kurmanın ilk basamağıydı o zamanlar.
Nice insanlar Ayazmanada tanıştı, çöpçatanlıklarla aile kurdu.
Bu edebin diğer adıydı aslında. Kimseye rahatsızlık vermeden, kimseyi incitmeden, rast gele kız istemek olmazdı. Görücü usulü evlilik köylerde olsa da Isparta merkezinde çok yaygın değildi.
Velhâsıl kelâm, şehrin sosyo kültürel geleneklerin yaşatıldığı en önemli yerlerden biriydi Ayazmana.
Bugün mü? Bugün Ayazmana'da anlamsızca çığıran motosiklet egzost sesleri, gece saatlerinde bağrış çığrış, yüksek sesle müzik çalan otomobiller, kahkahaları demirköprüden duyulan gayri nizâmi gürültü çıkaranları saymazsak Ayazmana yerinde duruyor.
Kaynak: S.EZEN anılarından. Maniler: Aşık Yaşar
Bekir MANAV 25.01.2023
Ogretmen
02 Ağustos 2025 Cumartesi 18:09HayırHidiellezde istasyon caddesinde kiraz bayramında yukarı mahalle keçeci.mahalkesi Gökçay civarı Kirazlıdere ve dere mahallesi yollarında begenirlerdiAyazmanada degilO dediğiniz yer halifesultandi