Fotoğrafı anlatmak istiyorum. Fotoğrafa yansıyanları iyi bir şekilde anlatabileceğimi tahmin etmemekle beraber yine de anlatmaya çalışacağım: Çay boyunda bulunan “Fetih Çınarı”nı geçiyoruz. Biraz sonra eskiden Dülgeroğlu battaniye fabrikasının, şimdilerde ise bir müteahhitlik firmasının inşaatlarının başladığı yerde bir sokak sapağı gelecek. Bu sokak; Isparta’yı fetheden komutanın veya bu komutanın da tabi olduğu Kutalmışoğlu Süleyman Bey’in ismiyle müsemma olan Sülübey Mahallesi’ne ve otağını kurduğu meydana çıkar. Bu sokağa adımımızı attığımız andan itibaren bizi; sahiplerinin bu dünya ile işlerini bitirmelerinin ardından kendisinin de bu dünyadan çekip gitmeyi arzuladığı iskiyetleri ortaya çıkmış, tek bir ev karşılar. İskiyet ne mi? Doğru ya. Bilenlerin neredeyse kalmadığını bir an için unutmuşum. İskiyet; ahşap ev yapımında kullanılan bir tekniktir. Evi ayakta tutan ahşap sütunlar iki tarafı ensiz ve ince tahta ile kaplanır. Arada boşluk bırakılır ki yalıtım sağlanabilsin ve yük hafiflesin. Üzeri ise kıtık sıva ile kaplanır. Kıtık sıva ise; kum yerine sıva çamuru (killi toprak) ve kireç yerine saman kullanılarak yapılan bir sıva şeklidir.
Yol kenarında olmadığı ve dolayısıyla bir müteahhit tarafından kurtarılamayan (!) evin hemen önünde bir çukur bulunmaktadır. Ön tarafına bir briket duvar örülü olan bu çukur yanı başındaki evle aynı kaderi paylaşıyor.
Haşmetli günlerinin ardından ya yok olacak veya mahir ve duyarlı bir el tarafından kurtarılacak. Evin geleceği pek parlak gözükmüyor. Çünkü çukur kadar şanslı değil. Çünkü çukur kadar atalarının duasıyla yunmamıştır. Çünkü çukur kadar susuzluğu gidermemiş, kamuya çukur kadar hizmet etmemiştir.
Peki, kırılıp dökülmüş, viraneye dönmüş ve çöplüğe dönüşmüş bu çukurun sırrı nedir o zaman? O çukur, bir zamanlar gürül gürül suların aktığı, insanların önünde bekleşerek testilerini, ibriklerini, güğümlerini, kovalarını doldurdukları, su başında yavukluların birbirini gözledikleri ve tasından su içerek susuzluklarını suvardıkları bir çeşmeydi. Adı ise: ‘Yılankıran Çeşmesi’.
Bu çeşme ile ilgili notlarda şu ifadelere rastlanıyor: “Yılankıran Çeşmesi de denir. Üzerinde bulunan biri Arapça, biri de Farsça olan mermer kitabelerinden H. 925/M. 1519 yılında Muhammed oğlu İsa Fakih adlı hayırsever tarafından yaptırılmış olduğunu anlıyoruz. Hazne kısmı yıkılmış olup ildeki tarihi bilinen en eski çeşmedir.” Şu anda üzerinde kitabe filan yok. Kitabelerin müzede olduğu kayıtlarda geçiyor ama kitabeler gerçekte müzede değil Isparta Belediye Başkanlığı’nda olduğu biliniyor. Isparta’nın bilinen en eski çeşmesinin bu halde oluşu kendini tarih sevdalısı, estetik düşkünü diye anlatan belediye başkanıma hiç yakışmıyor. Her fırsatta belediye meclis üyelerinin özellikle muhalefetteki meclis üyelerinin kendisini engellediğini söyleyip duran sayın başkan eğer şu an şehir dışında ya da ülke dışında değilse bu uyarımı duysa ve gereğini yapsa. Ben de “sebep olan, yapan gibidir” düsturu gereği bu çeşme yapılıp da su içenler olursa, su içenlerin dualarından kendime pay çıkar mı diye hayal ediyorum? Bunu yaparsak tarih sevdalısı olduğunu ispat ettiği gibi Kutalmışoğlu Sülübey’in de mezarında huzur ile yatmasına katkıda bulunacağız. Sayın başkanım malum olduğu üzere çok yoğun. Habire seyahat edip duruyor. Hakkı da. Diğer ülkeleri ve şehirleri görecek ki, oralardaki güzel hizmetleri Ispartamıza taşıyacak. Maşallah üç-dört senedir geziyor araştırıyor. Haydi hayırlısı bakalım. Kalan sürede bir şey yapar inşallah. Tüm hemşerilerimiz ve ben hizmeti hala bekliyorum.
Çeşme için yapılacaklara gelince: Vakıflar genel müdürlüğüne çeşmenin tahsisi yapılmalı. Çünkü mülkiyeti belediyemize ait. O zaman, çeşmenin Vakıflar Genel Müdürlüğü marifeti ile onarımının sağlanabileceği gibi Belediye Başkanlığı’mızca da onarılması mümkün olacak. Bu arada kitabesinin yerine konulması da gerekiyor. Eğer sayın başkanımın ağaç dikmekteki maksadı sonraki kuşaklara hizmetse, bu tür tarihi yapıları da onların bilgisine ve hizmetine sunmak için, tarihi dokuyu koruması başkanımın vazifesi olmalı değil midir? Sayın başkanım onarımı gereksiz buluyorlarsa bari kitabeyi müzeye teslim etsinler. Yoksa geçmişimize bu denli ilgisiz oluşumuz hiçbirimize yakışmıyor.
Saygılarımla…
İsmail TANIŞMAN
AK PARTİ
Belediye Meclis Üyesi