Haber/Gamze HAN - Uzman Psikolog Meliha Işık, son yıllarda çocuk ve ergenlerde giderek artan özgürlük arayışına dikkat çekti.
Sosyal medya ve dijital dünyanın özgürlük algısını nasıl etkilediğini değerlendiren Işık, aile ve okul ortamında sınırların ve sorumlulukların hayati rol oynadığını belirtti.
Psikolog Işık, çocuk ve ergen gelişiminde özgürlük ihtiyacının son derece doğal olduğunu ancak bu kavramın günümüzde yanlış anlaşıldığını vurguladı: “Öncelikle gelişimsel dönemler adına, hem çocuk hem de ergenler için ‘özgürlük’ arayışı beklediğimiz en doğal ihtiyaçlarındandır. Tabii ki özellikle son zamanları ele aldığımızda, özgürlüğün belli sınırlar dahilinde olabileceği gerçeğinin göz ardı edilebildiğini görebiliyoruz. Bu ‘yapabilme’ olgusu, özellikle çocuk ve ergen yaş gruplarında, ‘kuralsızlık veya sorumsuzluk’ şeklinde karşımıza çıkabiliyor. Özgürlüğün bazen kendiliğindenliği ama bazen de talep edilerek olabileni elbette mümkün. Ancak son zamanlarda özellikle çocuk ve ergenlerde, bu olgu ve kavrama, hatalı inançlar eşlik edebilmekte. Örneğin gençlerde sık gözlemlediğimiz; özgürlüğün, bir kuralsızlık veya denetimsizlik hali içermesi veya olması gerektiğine dair bir inanç var. Oysaki özgürlüğün sınır ve kurallar içermesi de, herkesin özgürlük tanımına cevap bulabilmesi adına ve engellenme, kısıtlanma gibi zor duyguları ortadan kaldırabilmesi adına oldukça gereklilik. Son zamanlarda çocuk ve ergenlerde yaygınlık gösteren özgürlük anlayışı; elbette aile veya okul gibi, günlük hayatın etkin ilişki kurulan kurumlarında otorite ve çocuk, ergen ilişkisini de etkilemekte. Kuralın veya sınırların olmadığı bir özgürlük anlayışı ile, çocuk ve ergenlerin bu kurumlarla ilişkilerinde sıklıkla çatışma görebiliyoruz. Çünkü çocuk ve ergen böyle bir tanımlamayla, daha talepkar bir özgürlük anlayışıyla, herkesin özgürleşme deneyimi ve düzenini de elbette bozabileceğinden bahsetmeliyim. Aile veya okullar yani kurumlar aracılığı ile özgürlük deneyiminden ancak kural, sorumluluk ve sınırlarla geçilmektedir. Aslında özgürlük tanımı öğrenilirken ve uygulanırken olması gereken de budur. Çünkü herkesin dilediğini yapabilme gerçeği ancak sınırlar dahilinde mümkün olabilecektir. Yani özgürlük, yerinde bir kural ve sınırlamayla mümkündür” dedi.
Işık, sosyal medya ve dijital dünyanın, çocuk ve ergenleri gerçekte mümkün olmayan sınırsız bir özgürlüğün varlığına inandırdığını belirtti.
Işık, açıklamasında; “Özellikle sosyal medya oldukça etkilemekte. Etkileşim almak amacıyla ortaya çıkan birçok fotoğraf ve video aracılığı ile; oldukça büyük bir kitle aynı anda uyarılarak mümkün olmayanın mümkünlüğüne inandırılıyor. Arka planda, mümkün olabilir yansıtılan çoğu şey için birçok değişken tek tek ayarlanıyor ve aslında büyük çoğunluğu ‘Trafiğe Kapalı Alanda Çekilmiştir.’ dipnotu düşülen reklamlar gibi izleyenler dipnot düşülecek bilgilerle yansıtılacak kadar da imkansız deneyimler oluyor. Oysaki sosyal medyada yansıtılan özgürlüğün, gerçek hayatta karşılığı, bunca olasılık ayarlanmaksızın mümkün değil. Yani sosyal medya ve dijital dünya; çocuk ve ergenleri mümkün olamayacak bir sınırsızca özgürlüğün, mümkünlüğüne gerçek dışı biçimde inandırıyor. Böyle bir durumda eleştirel ve bilinçli bir farkındalıkla yaklaşılmayan çoğu dijital üründen etkilenen bireyler, gerçek hayatın kurallarla ve sınırlarla mümkün olabilecek özgürlük deneyimiyle, bazen çatışmaya girip, hayal kırıkları ve öfke ile karşılaşabiliyor” diye konuştu.
ÖZGÜRLÜK DENEYİMİ DESTEKLENİRKEN SINIRLAR VE KURALLAR OLMALI
Psikolog Meliha Işık, ailelerin ve eğitimcilerin çocuklara özgürlük kavramını öğretirken aynı zamanda sorumluluk ve sınır bilincini de kazandırmaları gerektiğini belirtti.
Işık, açıklamasında; “Her zaman bu konuda görüşlerime başvuran ve paylaşmama fırsat veren aile ve eğitimcilere; özgürlüğün ne çok katı kurallarla ne de oldukça esneyerek limitsizlikle sağlanamayacağını hatırlatmayı deniyorum. Örneğin, bir ailede veya okulda, herkesin her konuda özgürlüğü deneyimlemek istemesine yeterince süre müsaade edelim. Bir süre sonra, çocuk veya gençlerden dahi, artık bu konuda toplantı yapmalıyız mesajını mutlaka alacağız. Hiçbir kuralın olmadığı bir okulda, birileri aynı anda ders çalışmak isterken, birileri de konuşmak isteyecek. Birileri sadece bahçede kalmak isterken, birileri sırasından kalkmak istemeyecek. Birileri gürültü oluşturmayı özgürlük deneyimi görürken, birileri sessiz yerlerin çoğalmasıyla meşgul olacak… Dolayısıyla hem aile hem de eğitimciler, çocuk ve gençlerde gelişimsel bir görev olan özgürlüğün; almaları gereken sorumluluklar ve uymaları gereken kurallarla deneyimlenebileceğine rol model de olmalı. Yani özgürlük deneyimi mutlaka desteklenirken, sınırlar ve kurallar her zaman devrede olabilmeli. Şundan eminiz; bugün her öğrenci kuralsız bir okul dilerken, gerçekten bir kuralsız okul deneyiminde, her öğrencin girebileceği çatışma ihtimali, kuralları olan bir özgürleşme deneyimine göre en az beş kat daha fazla artacaktır. Bu durumda aynı öğrencilerin birbirlerinde sebep olabilecekleri zorbalıklardan sonra ilk talep, özgürlük ihtiyaçlarının yolunda gitmeye devam etmesi adına otoriteler aracılığı ile sınır ve kuralların yeniden belirlenmesi olacaktır” şeklinde konuştu.
SINIRSIZ ÖZGÜRLÜK ANLAYIŞI, ÇOCUKLARI SUÇA SÜRÜKLEYEBİLİR
Işık, özellikle çocuk ve ergenlerde özgürlüğün yanlış anlaşılmasının ciddi sonuçlar doğurabileceğini belirterek, açıklamasında; Aslında hatalı algılanan özgürlük anlayışı ile elbette çocuk ve ergenlerde suça sürüklenme sıklıkla karşılaşılabilecek bir sonuç. Özgürlüğü sınırsızca eylemlerde bulunmak, dürtüsel davranışların peşinden gitmek veya ilk anda gelişen duyguya yoğun bir inanış şeklinde algılayan herkes için bahsedilen davranış bozukluklarının görülme sıklığı ve ihtimali oldukça fazla olacaktır. Bu konuda en tehlikeli inanç, her şeye hakkımız olabileceği ve hiçbir engel veya sınırın ciddiye alınamayacağı yönündedir” dedi.