Haber/Ali İhsan TOPAL - Isparta’da 52 yıldır terzi olan Muzaffer Kuralay, sektörde çırak yetişmediğini ve el emeği işlerin yok olmaya başladığını söyledi.
İlkokul bittikten sonra çıraklığa başladığını anlatan Kuralay, açıklamasında; “Başladığım zaman her şey elle yapılırdı, makinelerin bile motor aksanı yoktu. 1984 yılında İstanbul’a gittim. Bayan işini orada öğrendim, oranın çalışma şekli çok farklıydı, burası daha farklıdır. Şimdi teknolojiye ayak uydurulabilirse şimdiki zaman daha iyi, o zaman devamlı el işiyle yapılıyordu. Sadece terzilik mesleği yavaş yavaş ölmeye başladı çünkü yetişen yok. Benim çocukluğumda okumayacaksa bir sanata veriliyordu, ben terziliği seçtim. Hiçbir zaman mesleğime ihanet etmedim, çok da severek yapıyorum. Sadece üniversite okumakla bu iş olmuyor. Benim gençlere tavsiyem sanat öğrensinler. Gençler bu mesleği devam ettirirse üretim devam eder, eğer biz tüketime başlarsak Türkiye içinde sıkıntılı zamanlar başlar” dedi.
“Çırak Yetişmiyor, Meslek Bitiyor”
Geçmişte atölye ortamını da anlatan Kuralay, açıklamasında; “Eğirdir’de kalfalığı bıraktıktan sonra İstanbul’a gittim, atölyede çalışmaya başladım. Orada ayakçı dediğimiz kişiler vardır, belli bir dönemden sonra makine başına geçer, yavaş yavaş dikiş yapmayı öğretiriz. Ben kaç tane çırak yetiştirdiğimi hatırlamıyorum. Lise tabelasından gelen de oluyordu ve ben ustamdan öğrendiğim şekilde anlatıyordum, öğretiyordum. Saygı duyduğu için çocuk bir şey diyemiyordu tabii ama sonucunda Allah razı olsun diyen çok oldu. Eline ekmek verdiysem ne mutlu bana. Benim ustam da benim elime ekmek verdi. Allah ondan da razı olsun. Hala onun ekmeğini yiyorum ama günümüzde alttan gelen hiçbir meslek yoktur. Türkiye genelinde üretimi bitirdiğimizde biz de biteriz. Benim gençliğimde böyle değildi, her şey daha şeffaftı, iyiydi. Gençlerde teknoloji bağımlılığı fazla, kolay para kazanma görüyorum. Hayatta en güzel şeylerden biridir alın teriyle para kazanmak. Allah’a şükürler olsun, çocuklarımı bu meslekle baktım, evlendirdim” diye konuştu.
El emeğinin değerine dikkat çeken Kuralay, açıklamasında; “El emeği çok farklıdır, göz nurudur. Geçmişte her şeyi elde yapıyorduk, daha sağlam oluyordu. Şimdi seri üretimde adet çıkarması için büyük ve tanınmış firmalar hariç, ben para kazanmak istiyorum, yırtık olmuş ütülü olmuş veya kumaş naylon olmuş çok önemli değil diyorlar. Ben İstanbul’da çalışırken Laleli piyasası vardı, Ruslar geliyordu. Bir takım para hırsından dolayı ikinci sene Ruslar gelmedi. Bozuk, ütüsüz, yırtık, düğmesiz bu şekilde hitap ettik, bavul ticareti vardı. Sonra Laleli bitti ve İstanbul bitti. Eğer bu meslekte doğru düzgün yaparsan Allah zaten veriyor. Her ne olursa olsun dürüst olmak gerekiyor. Biz ustamızdan, ailemizden böyle gördük” şeklinde konuştu.
Geçmiş yılları özlem duyduğunu dile getiren Kuralay; “Geçmiş yıllarda el emeği olan ürünler çok uzun senelerce giyilebiliyordu. 1970’li senelerde aldığımız kumaşlar, günümüzdeki kumaşların yanından bile geçemez. O zamanlar bayrama bir buçuk ay kala sabahlara kadar çalıştığımız oluyordu. Yetiştirmek mecburiyetindeydik ve arefe günü iş teslim ettiğimiz günler oluyordu. Ama şu an öyle değil, her şey seri üretim. O zamanlar çok daha güzeldi. Geçmişe de çok özlem duyuyorum” diye konuştu.
Kumaş kalitesine de değinen Kuralay, “İyi bir kumaşı pamuklu olmasından anlayabiliriz, terletmez. Şu anki kumaşlar petrol naylon, insanı bitiriyor. Yüzde 80 naylon giyiyoruz, kendim de dahil olmak üzere. Pantolonlarımı ben kendim özel dikiyorum. Eğer diktirmek istiyorsanız kumaşı ustayla almakta fayda var” dedi.
Vatandaş
13 Temmuz 2025 Pazar 20:23İşveren milyonluk arabaya binsin, bilmem kaç daire, kaç ev kaç tane tarla alsın. Allah daha ziyade etsin Ama çalıştırdığı işçiyede en azından ayağını yerden kesecek bir araç. Başını sokacak iki oda olsa bile alacak kadar bir maaş alsaydı yüzlerce belkide binlerce eleman olacaktı. Benim hakkımı yiyen mezarında rahat uyuyamasın.
İşçi
13 Temmuz 2025 Pazar 20:17Yetişen çıraklara adam gibi paramı verdilerde yetişecek. 35 yıl sanayide çalıştım, okulumu en iyi seviyede, çıraklığımı,kalfalığımı, ustalığımı en verimli şekilde yaptım. Ve aç kalan ben oldum. Bizden sonrada doğru dürüst Yetişen olmadı , olmazda. Sadece çıraklık okulunda bile 1000 in üzerinde okuyan vardı. Sonuç başımı sokacak iki oda bir evim bile yok.