Herhalde başkanımın bilgisi dâhilindedir. Geçenlerde yörelerin, beldelerin doğal güzelliklerinin, folklorik yapısının, yöresel yemeklerinin tanıtımıyla ilgili program yapan Samanyolu TV’nin“Maceracı” yapım ekibi bir davetle şehrimize çıkıp gelmişler. Belediyemiz çekim için şehrimize gelen ekibi karşılarında görünce ilgili yöneticilerini bir panik havası alır. Acaba ne yapalım diye? Daha önceden belirli bir program yapılmadığından, programın içeriğinin ne olacağı noktasında, ilgili kuruluşlarla tam anlamıyla bir iletişim de kurulmamıştır. Bu nedenle o anda bir belediyemiz bir personel görevlendirilir ve ne istiyorlarsa program ekibine her konuda rehberlik yapması söylenir.
İdealist memurum hemen bütün samimiyeti ile gayreti ile neler yapabileceği noktasında çalışmaya başlar. Sorar program yöneticisine, sizin için ne yapabilirim diye? Yapımcı, “biz genelde yemek programı yapıyoruz. Yörenizin özgün yemekleri nelerdir, onları tanıtalım,” der. Arkadaşımızın aklına mevsim itibarı ile Isparta Kebabı gelir. Koşarak heyecanla şehrimizin en ünlü üç kebapçısını sırayla dolaşır. Ulusal belgesel kanal için çekim yapmak istiyorlar, isterseniz sizin işletmenizi çekebileceklerini söylüyorlar. Ama set ekibinin ufak tefek masrafları için bin (1000) lira talep etmekteler, der. Kebapçılarımızdan hiç birisi bu parayı ödemeye yanaşmaz. Hemen yöremizin ulusal markası olan meşhur dondurmacımıza giderler ve ondan da aynı cevabı alırlar. Daha sonra da yöremizin en popüler, dünyada ve ülkemizde şehrimizle özdeşleşmiş ulusal gül markası yöneticilerine giderler ve onlardan da “biz reklama çok büyük paralar harcadık ancak sizin gibi gelenlere de bütçemizden ancak 250-500 lira verebilmekteyiz, cevabıyla karşılaşırlar. İdealist memurum çok büyük bir hayal kırıklığı ile kişisel gayreti ile “ben ne yapabilirim?” diye düşünürken, başkanımın gururla övünmüş olduğu pomza madeni ile çalışan ve yemek programı ile tamamen(!) örtüşen tüplü-pomzalı mangallar aklına gelir. Hem yemek programı yapmış olacak, hem pomzayı pazarlayacak hem de başkanına şehrin tanıtımı adına en orijinal fikri sunmuş olmanın dayanılmaz hazzını yaşayacak.İşte şehrimizin, şehrimize yön veren/verecek kurumlarının hali pür melali bu. Yaklaşık bir yıldır şehrimizin ekabiran-ı azamı (vilayet, belediyemiz, sanayi odamız, meslek odalarımız Isparta için bir şeyler yapmaya gayret eden tüzel ve özel kuruluşlar) vaveylayı koparıyor. Teşvike neden girmedik, sebep olanlar kebap olsun, siyasiler ne işe yararlar gibi söylenmedik söz bırakmıyorlar. Biz de zannediyorduk ki, gerçekten şehrimizin gelişmesi yönünde engel biziz, yani siyasileriz. Vatandaşımın önünü açsam, şu çılgın Türkler, ülkesi için şehri için neler yapacak neler, diye hayıflanırken insanımın gerçek iç dünyasıyla karşılaşmak bu şehir sevdalısı olarak beni ne kadar üzdü bilemezsiniz!
Evet, daha önce de belirttiğim gibi çok uzun yıllar odacı olsun, memur olsun veya azıcık aşım kaygısız başım felsefesi ile yetişmiş olan bizler, yani Ispartalılar istihdam, üretim, katma değer, paylaşım, şehri adına fedakârlık, şehri adına lokomotiflik adına bir karış yol alamamışız. Şehrimizden cumhurbaşkanı çıkmış, başbakan çıkmış, bakanlar çıkmış hepsi bu şehrin gelişimi adına, galiba örnek olamamışlar. TRT 2’deki Güzel Ülke-Güzel İnsanlar programlarındaki prototip insan tipleri yetiştirmek için daha çok eğitim almamız lazım. Bu temennimizin en kısa zamanda gerçekleşmesi dileğiyle