20. yüzyılda sanayi devrimiyle, toplum yerine bireyin çıkarını öne koyan materyalizm ve emperyalizmin doruklara çıkmasıyla, zengin ve fakir arasındaki uçurum açılarak sosyal dayanışma hızla unutulmaya yüz tutmuştu.
O gün de, dünyanın egemenleri bugün olduğu gibi yine Hristiyanlar idi. Bu egemenlerin dönemlerinde dünya hep en sıkıntılı devirlerini yaşamıştır. Çünkü egemenlerin kendi çıkarları her şeyin üstündedir. Yine bu egemenler, kendi menfaatleri adına, zayıf gördükleri coğrafyalara, masum ve suçlu ayrımı yapmadan atom bombası dahi atarak kitlesel cinayetler işlemekten de geri durmamışlardır. Çünkü Hristiyan kültürü bu tür bir cinayet anlayışını yani zulmü kendi dindaşları dışındaki diğer dünya halkları için hak görmüştür. Zira milyonlarca Afrikalıyı zorla topraklarından kopartarak köleleştirmelerinin arkasında bu anlayış vardır.
Oysaki Müslümanlar hiçbir zaman ve hiçbir coğrafyada toplu katliam yapmamışlar ve kendi dininden olmayan insanlara karşı da mezalim uygulamamışlardır. Öyle zamanlar olmuş ki, birtek masum insan zarar görebilir diye, çevresindeki birçok zalim de hoşgörü dairesi içerisine alınmıştır. Müslümanlar kendi dinleri, devletleri, ırz ve namuslarına tasallut olduğunda ancak Yahudi ve Hristiyanlarla savaşmış, diğer zamanlarda ise tüm insanlarla barışık ve hoşnut yaşamayı şiar edinmişlerdir. Kendi himayelerinde olan her tür insanın kendi can ve mallarını da devlet güvenceleri altına almışlardır.
21 yüzyıla geldiğimizde ise, dünyada tek hükümran, para ve askeri güçtür. Paranız ve gücünüz varsa dünyada söz sahibisiniz. Bu anlamda G7, G20 ve Avrupa Birliği denilen devletler tüm dünyayı istedikleri gibi yönetmekte ve şekillendirmektedirler.
Bu yüzyılda bireyci anlayış nedeniyle emperyalizm maalesef tek ideal olmuştur. Materyalizm ise geçerli tek düzen haline gelmiştir. Bunun sonucunda dünyamız her geçen gün daha teknolojik ve daha lüks bir hayat sürmekte iken, insanlık maalesef her geçen gün hızla mutsuzlaşmaktadır. Zira dünyanın ilerlemesi adına ortaya konan tüm çözümler, birey odaklıdır ve sadece günü kurtarma adına yapılmaktadır.
Dünyadaki tüm bu olumsuz ve mutsuz gidişin farkında olan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN Bey, iktidara geldiği günden beri, dünyanın sanal, yapay ve yanlış gündemlerine dikkat çekip durmaktadır. Erdoğan, dünyamız için sözde geçerli olan materyalist çözümlerin, özde geçerli olmadığı prensibini dost ve düşmana yıllardır ifade etmektedir. Aynı Erdoğan, yardıma muhtaç Somali için Afrika’ya giderken, komşuluk hakkı için Balkanlar’a giderken, soydaşlık ve kardeşlik adına Türk dünyası ile bir araya geldiğinde yüklendiği misyon gereği hep aynı şeyi söylüyordu: Allah’tan başka galip olmaz. Galip olan ve olacak ancak Allah’tır…
Erdoğan’a göre bugünlerde, dünya emperyalistlerinin aksine barışçıl ve sağduyulu duruşumuzdan dolayı birileri, ülkemizin tavırlarından boyuna rahatsız olmakta ve ülke bütünlüğümüze kastederek sabrımızı test etmeye çalışmaktadırlar. Bu anlamda Rusya, İran, Suriye, Almanya ve Fransa Türkiye’nin elini milletlerarası arenada zayıflatma adına yarış içerisinde gibiler. Bu devletlerden Rusya, sınır ihlali neticesinde uyarılarımızı dikkate almamaktan dolayı düşürdüğümüz uçak için, kendi suçlarını görmeyerek ülkemizden diyet ve tazminat dahi istemekte. Ülkemizi tehdit adına, doğal gazı kesmekten tutun da, Türkiye’ye turist göndermemeye, meyve ve sebze ithalatını durdurmaya kadar onlarca ambargoyu günlerdir konuşan da aynı Rusya’dır.
Oysa tüm dünya biliyor ki, Gorbaçov’a kadar devlet bütçesi ve muhasebesi diye bir sistemi dahi olmayan, Amerikalıları taklit adına uzayda onlarca mekiğini kaybeden, uzayda mahsur kalan kozmonotları için Batı’dan yardım istemek zorunda kalan, özgürlük, demokrasi ve barış adına kendi ve dünya halklarına yıllardır zulmeden Rusya, dünyanın nizamı ve refahı adına ortaya tek bir şey koyabilmiş değildir. Oysa Sovyet Rusya dünyada, sıcak ülkelerde her şey dahil tatil yapmaktan ve votka içmekten başka bir kimlikle tanınmamakta. Rusya’nın bütün bu şımarık ve bencil tavırları, on milyonluk asker sayısı, bu sayıdan kaynaklanan kaba kuvvet anlayışı ve hiç tükenmeyecek sandıkları doğal gaz ve petrol rezervlerinden kaynaklanmakta. İşte Rusya budur.
Bugün gelinen noktada artık, Rusya ve Rusya gibi ülkelerin aksine, Cumhurbaşkanımız Tayyip bey ve Başbakanımız Davutoğlu beylerin eteklerinde insanlık adına neler taşıdıklarını bütün dünya daha iyi bilmekte. Liderlerimizin, yetiştikleri çevre, aldıkları eğitim ve yüklendikleri misyon gereği, insanlığı anlama ve insanlığa hizmet etme, insanlığın refah düzeyini yükseltme çabaları, gelecek zaman içinde dünyaya sunulan güzel hizmet olacaktır. Allah yar ve yardımcıları olsun…!
İsmail TANIŞMAN—Ak Parti Demokrasi Hakem Kurulu Başkanı
