29 Mart 2024 Cuma

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ YAPILMASININ TEMEL GEREKÇELERİ (3)

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ YAPILMASININ TEMEL GEREKÇELERİ (3)

Isparta

ANAYASA DEĞİŞİKLİK TEKLİFİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

            Anayasa değişiklik teklifinin içeriği tartışılmadan önce, tartışmaya girecek olanlara bir soru sormak gerekir. “Siz başkanlık sistemini demokratik bir sistem olarak görüyor musunuz?”  Zira değişiklik teklifi ile getirilen sistemin ismi ne olursa olsun, yapısal anlamda başkanlık sistemini benimsediği aşikâr olup, başkanlık sistemini demokratik bir yönetim biçimi olarak görmeyen birisiyle anayasa değişiklik teklifini tartışmak yersiz ve havanda su dövmek olacaktır ancak başkanlık sisteminin doğrudan demokrasinin bir örneği olduğunu, hukuk dünyası istisnasız kabul etmektedir. Bu durum herkes tarafından bilindiğinden ve aksi de iddia edilemediğinden, anayasa değişiklik önerisine karşı olanlar, argümanlarını tüm yetkiler Cumhurbaşkanında toplanıyor iddiası ile ortaya koymaktadırlar. İddia; yasal dayanaktan yoksun olduğu kadar,diğer yandan “Ben bir şey söyleyeyim. Karşı taraf aksini ispata uğraşsın. Böylece zaman kazanıp halkı inandırırım” şeklinde özetlenebilecek bir kampanyanın ürünüdür. Şöyle ki;

Anayasanın 104. maddesinde yürütme erkininin başı olan Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri belirlenmiştir. Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir. Cumhurbaşkanının, kanunları yayımlamasına ilişkin görevi sürmektedir. Diğer hükümler ise sistemin olmazsa olmazlarıdır. Zira Cumhurbaşkanı’nın, yürütmeyi oluşturması, yürütmenin görevlerini yerine getirmesi ve daha önce Başbakana ait olan yetkileri kullanması söz konusudur. Başbakanın yetkilerini kullanan Cumhurbaşkanına mı tek adam diyeceğiz?

Yasama, yürütmeyi kanun çıkararak, kararnamelerin nihai onay makamı olarak, meclis soruşturması, yazılı soru, meclis araştırması, genel görüşme yollarıyla denetleyecektir. Denetlenen bir Cumhurbaşkanı mı tek adamdır?

Anayasanın 98. maddesinde yapılan değişiklik ile meclisin gensoru ile yürütmeyi denetleme yolu kapatılmış olmasına karşın artık Cumhurbaşkanı mevcut metinde ki gibi sorumsuz değildir. Hatta gensoru denetim mekanizmasından daha güçlü bir denetim mekanizmasıyla karşı karşıyadır. Cumhurbaşkanı, bir suç işlediği iddiasıyla yargılanabilecektir. İşlemlerine karşı yargı yolu açılmış bir Cumhurbaşkanı mı tek adamdır?

Gensoru mekanizması, Türkiye Cumhuriyeti politik hayatında iktidarın icraatını bir süreliğine de olsa engelleme yolu olarak görülmüştür. Gensoru neticesinde başarı elde edilemeyeceği bilinmesine rağmen gensoru verilerek icraatlar geciktirilmiştir. Bakıldığında ise 100’ü aşkın gensorudan sadece 4’ü neticeye ulaşmıştır. Sonuç alınamayan bir denetim biçiminin kaldırılması mı tek adamlıktır? 

Cumhurbaşkanına kararname çıkarma yetkisi verilmiştir. Kararnameler, demokratik rejim içinde yer alan parlamenter veya başkanlık sisteminde, faaliyetlerin gecikmeden icra edilmesi ve ani müdahale gereken durumlarda geçmişten bu yana kullanılagelmiştir. Yetki sınırsız ve kontrolsüz değildir. Temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle, siyasi haklar ve ödevler, Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konular, Kanunda açıkça düzenlenen konular kararname ile düzenlenemeyecektir. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde kanun hükümleri uygulanacaktır. Kararname çıkarılmış bir konuda sonradan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kanun çıkarması durumunda da Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelecektir. Anayasanın 137. maddesinde yazılı memurun kanunsuz emri uygulamayacağına dair hüküm içine Cumhurbaşkanlığı kararnamesi de dâhildir. Başka bir ifade ile açıkça kanuna aykırı bir kararnameyi bürokratların uygulamama yetki ve sorumluluğu vardır. Anayasanın 150. maddesinde, Kanunların, Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç tüzüğünün veya bunların belirli madde ve hükümlerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal davası açabilme hakkı tanınmıştır. Kararnameleri bu denli sıkı denetim altında olan Cumhurbaşkanı mı tek adamdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; bütçe ve kesin hesap kanun tekliflerini görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına ve savaş ilânına karar vermek; milletlerarası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, genel ve özel af ilânına karar vermek ve Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmektir denilerek yasama yetkisi sıkı sıkıya Meclise bağlanmış, kuvvetler ayrılığının sınırları oldukça kalın çizilmiştir. Anayasanın 161. maddesi ile Cumhurbaşkanı tarafından sunulan bütçe kanun teklifi Meclis tarafından kanunlaştırılacaktır. Burada da Meclisin yasama erkine yürütmenin müdahalesi önlenmiştir. Yasamaya müdahale edemeyen Cumhurbaşkanı mı tek adamdır?

Bakanları mevcut sistemde Başbakan atarken, önerilen sistemde Cumhurbaşkanı atamakta olup, çalışacağı ekibi belirlemek mi tek adamlıktır?

Konu başlığı altında ele alınması gereken bir başka husus ise yasama, yürütme ve yargı birbirlerini denetleyecek ve fakat faaliyetlerine müdahale edemeyecek ise yargı mensupları nasıl seçilmeli, atanmalı ve özlük bakımından kime bağlı olmalıdır? Yargının oluşumu ilahi bir metinle gerçekleşmeyeceğine göre bunları da birilerinin seçmesi zaruridir. Parlamento veya Devlet Başkanı tarafından seçilmelerinden daha fazla önemli olan ise seçildikten sonra üzerlerine giyecekleri teminat zırhıdır. Bunun en güzel örneği, Anayasa değişiklik teklifi kabul edilse dahi, Askeri Yargı lağv edilmesine rağmen Yüksek Mahkeme’de görevli Askeri Yargı üyelerinin görev süreleri dolana kadar yerinden alınamayışıdır. 


Yargıya Cumhurbaşkanı’nın müdahalesinin artacağı iddiası da mesnetsizdir. Yukarıda ki tablolar incelendiğinde, HSYK’nın oluşumunda 2010 referandumu öncesinde olduğu gibi yargı mensuplarının HSK’ya üye seçme hakkı kaldırılmıştır. 16 Nisan referandumuna “hayır” kampanyası ile iştirak edenler, 2010 referandumunda HSYK üyelerinin yargı mensuplarınca seçilmesine karşı çıkan ve değişikliğe hayır diyenlerdir. Şimdi ise 2010 öncesine benzer bir yapıya dönülmesine de hayır demeleri çelişkiden başka bir şey değildir. Aslında 2010 referandumu ile getirilen yargı mensuplarına seçim hakkı verilmesinin mahsurları görüldüğünden eski sisteme dönüş yapılmıştır. 2010 referandumunda, bu değişikliğe hayır diyenlerin şimdi değişikliğe destek vermeleri elzemdir.

Anayasa Mahkemesi’ne üye seçiminde ise oransal olarak hiçbir değişiklik yoktur.

Devlet Yönetimi ve Politikaları atama yetkilerini optimalize ederek, zaman esnekliği ilkesi ile belirlenir. Esneklik ilkesi, yetki verilen bir makamın bir anda ve aynı zaman diliminde yetkisinin tümünü kullanmasını engelleyen yönetim tedbiridir. Kurullara üyeler aynı anda seçilmediğinden aynı anda tümü de değişmeyecektir. Bu bağlamda, Cumhurbaşkanının bir anda tüm HSK ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin değiştirmesi mümkün değildir. Zira görev süreleri dikkate alındığında 2030 yılına kadar dahi ancak bir kısmının yerine atama yapabilecektir.

Hayır kampanyası yapanların bu konudaki bir başka iddiaları da Mecliste yer alan çoğunluk partisinin Cumhurbaşkanı’nın söylediği gibi hareket edeceği ve bu şekilde Cumhurbaşkanı’nın Meclisin seçeceği üyeleri de belirlemiş olacağıdır. Halen devam eden mevcut sisteme bakıldığında, dünyadan habersiz, parti genel başkanına derse elini kaldıran vekiller vardır. Oysa önerilen sistemde bakan olmak için tabiri caizse her şeye kafa sallayan vekiller olmayacaktır. Zira yürütme yasamanın içinden belirlenmeyecek, bakanlar Meclisten çıkmayacak, bu itibarla Bakan olmayı arzu eden, milletvekilliğine aday olamayacak, ideal olan ve arzu edilen kuvvetler ayrılığının sert ayrılığı, kendisini bir kez daha gösterecektir.

Diğer bir iddia ise muhtarlık veya kamu kurumlarını, Cumhurbaşkanı’nın kararname ile kapatabileceğidir. Yukarıda izah edildiği üzere kanunla düzenlenen bir yetkiyi kararname ile değiştirmek mümkün değildir. Müddeiler tarafından, kamu kurumlarının kapatılmasına dair verilen örneklere, Anayasa’nın 123. maddesinde yapılacak değişiklik mesnet tutulmaktadır. 123. maddenin mevcut hali“İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.  İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır.  Kamu tüzel kişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur.” şeklindedir. Önerilen metinde ise İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir.  İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır.  Kamu tüzel kişiliği, kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulur.” denilmiştir. Her iki metin incelendiğinde, “Kamu tüzel kişiliği, kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur.” kısmının  “Kamu tüzel kişiliği, kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulur.” şeklinde değiştirildiği görülmektedir. Mevcut metinde“ kanunun verdiği yetkiye dayanarak” değişikliği yapacak olan Bakanlar Kurulu’dur. Başka bir ifade ile iktidarda olanlar bunu mevcut metin kapsamında gerçekleştirebilecek güce sahiptir. İktidar, bu yetkisini, örneğin muhtarlığın kaldırılması şeklinde kullanmadığına göre önerilen sistemde Başbakan’ın yetkilerine haiz Cumhurbaşkanı’nın kararname ile böylesi bir tasarrufa gitmesini hayatın olağan akışı içinde beklemek mümkün değildir. O zaman neden bu şekilde bir değişiklik yapıldı? denilebilir. Anayasa değişiklik önerisi incelendiğinde, 123. madde on sekiz maddelik anayasa değişikliği paketi içinde yer almamakta olup, özellikle değiştirilmiş değildir ancak Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildiğinden, on sekiz madde dışındaki diğer maddelerde yer alan Başbakan ve Bakanlar Kurulu’nun yetkilerinin öylece bırakılması doğal olarak mümkün değildir. Zira artık bu kurumlar yeni sistemde yer almayacaktır. Anayasamızda, on sekiz maddeden etkilenerek bu şekilde değişiklik olan sadece 123. madde olmayıp, birçok madde vardır. Örneğin az yukarıda bahsedilen kanuna aykırı kararnameyi uygulamama sorumluluğunu içeren 137. madde de bunlardan birisidir. Norm koyma süreci çokça teknik detayları olan ciddi bir süreçtir. Bu tür değişikliklerin yapılmaması, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçip, diğer yandan maddelerdeki Başbakan ve Bakanlar Kurulu kelimelerini yasa metninde tutmak anlamına gelir ki, varlığı ortadan kalkmış kurumun yetkisini ve ismini sürdürmesi yoklukla maluldür.   

Pragmatizm; faydacılık, yararcılık gerçeğe ve eyleme yönelik olan, pratik sonuçlara odaklanmış düşünme temelleri üzerine kurulmuş bir yaklaşımdır. Siyaset ilmi de, pragmatik düşünce temelinde icra edilmek zorundadır. Zira siyasetçiler kazanmaları halinde oturdukları makamları işin doğası gereği kaybetmek istemezler. Bu nedenledir ki, pragmatik (faydacı) uygulamalarla, kendisine oy vermiş olanların desteğini kaybetmemek hatta oy vermeyenlerden de taraftar bulmak ve daha da güçlenmek arzusunu içlerinde hep barındırırlar. Hal bu iken, seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın; Muhtarlığı kaldırma, kamu kurumlarının kapısına kilit vurma, simit satmayı yasaklama gibi kendisine hiçbir faydası olmayacak aksine oy kaybettirecek, trajikomik örnekleri gerçekleştirebileceğini ifade etmek ve bu şekilde tek adam olacağını anlatmaya çalışmak, en hafif tabiri ile bilimsellikten uzak olarak nitelenebilecektir. Siyaset yapan birisinin kendisinin ayağına kurşun sıkması siyasetin doğasına aykırı olduğu gibi Muhtarlığı kaldırmanın Cumhurbaşkanına siyasi bağlamda ne faydası olacaktır?

Önerilen sistemde Başbakan’ın yetkilerini kullanacak olan Cumhurbaşkanı’nın tek adam olacağını söylemek, mevcut sistemde her seçim öncesi Başbakan adaylarına da aynı isnatta bulunmaktan farklı değildir. Bir başka ifadeyle iktidar olma hedefini kendisine koyan ve Başbakan olmak isteyen her parti liderinin üzerine bu yafta yapıştırılabilir. Oysa siyasi gerçeklik bakımından, tek adam olmayı hayal etmek, bir daha siyasi hayatta olmamayı göze almaktır. Siyasetçi ise varlığını sürdürmek için mücadele eder.  

           

 

 

 

YORUM EKLE

Güvenlik Kodu

YORUMLAR

mehmet

07 Nisan 2017 Cuma 21:24

son düzlükte ülkem baş iyi bir çıkış yaparak uç uç uçmanı burun farkıyla geçiyor. şimdi uç uç uçman ın hamlesi bekleniyor

baraj

07 Nisan 2017 Cuma 16:07

yeni yönetim sistemi ile daha kısa yoldan gideyim daha süratli gideyim derken kaza kaçınılmaz olacak. evrenin darbe anayasası yüzde 10 barajı kendisi için getirmişken şimdi baraj yüzde 50 ye çıkacak Allah selamet versin

vatandaş

07 Nisan 2017 Cuma 13:02

Ülkem beyi tebrik ediyoruz. Rasyonel tespitleri ve ****izleri için. Türk milliyetçisi beyenefendi ağabeyimizi daha ileri yerlerde görmek istiyoruz.

ADALET KAÇINCI GÜN

07 Nisan 2017 Cuma 12:10

AVUKAT BEY- TEK KRİTERDNE İHRAÇ- İADE VE GÖREVDEN ALINMAYAN VAR- BUNUDA BİR YORUMLARMISINIZ YAZI DİZİİS HALİNDE EFENDİM--- 3 SENE SONRAMI ŞİMDİ YAPIN

mehmet

07 Nisan 2017 Cuma 11:11

madem istiyorsun getir amerikan tipi başkanlık.sizin ki dikdatörlük

DİĞER HABERLER

ÖNE ÇIKANLAR