Her belediye başkanının diksem diksem ne diksem telaşına girdiği tek adres bu meydan. Aybatılı döneminden Süleyman Demirel heykeli, Balamandan yadigar saat kulesi gözler önünde duruyor... Günaydın da hani bana hani bana demiş ikisi arasına olanca görkemiyle gül anıtı konduruverdi.
Tamam sayın başkanlarım, yaptığınız hizmetlerin görsel bölümünü halkın gözüne gözüne sokmak istiyor olabilirsiniz. Isparta'nın en işlek kavşağı, birçok yayanın karşıdan karşıya geçmekte zorlandığı yolun ortasına devasa gül anıtı kondurmanın amacı ne olabilir ki? Hiçbir görsel bütünlüğü olmayan bu demir yığını, şehrin ortasında, adeta evde nereye konulacağını bilinememiş ayak altında dolanan fazlalık eşyalar gibi durmakta. Anıtın arka tarafı/cephesi ise tam bir rezalet. Yükselen binalar, reklam levhaları, şehir merkezinin ortasına konuşlandırılan satıcılar, yürümekte zorlanan insanlar, tüm bu keşmekeşliğin içinde bir gül anıtımız eksikti o da oldu, tam oldu. Estetikten, kent planlamasından uzak, göz yormaktan, kalabalıktan başka bir işe yaramayan bu anıtın yüksek mimar (!) bir belediye başkanı döneminde yapılmış olması ise tam bir hayal kırıklığı.
Sayın yüksek mimar Günaydın başkanım mimar gözüyle yaptığını beğenmiş midir bilemiyorum. Onun gibi yüksek mimar olan Merve KUYU ise tam bir fiyasko olarak nitelendiriyor. Ancak anıt ne Isparta'ya ne de yüksek mimar bir başkana yakışmamaktadır. Amaç Eyfel kulesi gibi şehre bir anıt kazandırmaksa, dağın fare doğurduğu, lafı geliyor aklıma.