07 Mayıs 2024 Salı

ISPARTA HUKUK CAMİASINDAN OPERASYONA İLK VE TEK TEPKİ...

Avukat Baş,kendi internet sitesinde yayınladığı yazısında ülkemizde gündemde olan olayların son 15 yıldır oynanan oyununun bir parçası ve devamı niteliğinde olduğunu vurguladı. İstihbarat örgütlerinin nasıl çalıştığını ve toplumu YUMURTALARLA nasıl etkisi altına aldığını izah eden yazıda ayrıca hukuk ihlallerinin halka doğruymuş gibi enjekte edilmesini de eleştiriyor.

Isparta
Avukat Baş, kendi internet sitesinde yayınladığı yazısında ülkemizde gündemde olan olayların son 15 yıldır oynanan oyununun bir parçası ve devamı niteliğinde olduğunu vurguladı. İstihbarat örgütlerinin nasıl çalıştığını ve toplumu YUMURTALARLA nasıl etkisi altına aldığını izah eden yazıda ayrıca hukuk ihlallerinin halka doğruymuş gibi enjekte edilmesini de eleştiriyor. Kuvvetler ayrılığı demenin kuvvetlerin her şeyi yapacağı anlamına gelmeyeceğini izah eden yazı, kamuoyunu akla davet ediyor. Yazının tam metni.
OYUN AYNI HEDEF FARKLI (YUMURTALAR)
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Milli Menfaatleri, Milli Güç ile muhafaza edilir. Milli Güç dediğimiz kalkanın bileşenleri; yargı, yürütme ve yasama ile birlikte silahlı kuvvetlerdir. Başka bir deyişle, milli menfaatlerimize zarar vermek isteyen odaklar; ya Türk Silahlı Kuvvetleri’ne veya yargıya ya da yürütme ve yasamaya saldırırlar. Saldırı bilfiil maddeten olabileceği gibi sayılan kuvvetlerden birine sızma ve sızılan kuvvetin diğerlerini yok etmesini sağlamak biçiminde de cereyan edebilir. Tercih edilen yolun ikincisi olduğu müşahede edilmektedir. Bu alan ise karşı koymanın ve mücadelenin en zor olduğu alandır. Çünkü birazdan izah edileceği üzere; Yargının, yürütmeyle veya Silahlı Kuvvetlerle karşı karşıya gelmesi halinde toplum taraflara bölünecek, haklı veya haksız arayışı içine girecek, akabinde de kamuoyunu bir arada tutarak oynanan oyunu anlatmak çok zor olacaktır. Yakın tarihimizde, izlenen strateji ve eylemler zincirinin nihai hedefi de budur. Bu hedefe doğru hareket eden uluslar arası güç odakları istihbarat dünyasında “kuş yumurtası üretmek” diye bilinen yöntemi izlerler. Diyelim ki Türkiye’de 40 sene sonra yapmak istediğiniz uzun vadeli bir operasyon var. Bu operasyon için size provakatör lazımdır.
   En güvenilir provakatör kendi yetiştirdiğinizdir. Bu iş için yetenekli ama geleceği parlak olmayan zayıf karakterli bir “yumurta” bulunur. Bu yumurta üniversiteden, camiden, bardan veya başka bir yerden devşirilir. Aşama aşama dini lider, medyada parlayan bir yazar veya başka bir konuma getirilir. Arkasındaki gücü kimse bilmez. Devamlı bu yumurtalar vitrindedir. Yumurtalar zamanı geldiğinde büyük bir kesimi etkisi altına alırlar. Safhane duygularla bu yumurtaya bağlananlar ise artık gerçeği görmekten çok uzakta kalacaktır. Hatta bir kısmı, bu piyon yumurta uğruna ölümü göze alacak kadar gözleri görmez, kulakları duymaz hale gelecektir. Yaklaşık 15 yıldır izlenen eylemler zinciri işte tam bu bağlamda değerlendirmeye alınmalıdır. Yumurtalar hareket geçtikten sonra, hedef aldıkları grubun sorunlu halkalarını bulurlar. Bu halkalarla ilgili delil elde etmek zor değildir. Esas amaç ise zaafiyetli olan bu halkaların yanında kuvvetli, dürüst halkaları yok etmektir. Bu maksada hizmet eden her yol mübahtır.
 Gerekirse delil dahi uydurulur. Ve artık birkaç yanlışı olan halkanın yanında grubun tamamı yakılmaya hazırdır. Topluma zaafiyetli münferit hadiseler örnek olarak anlatılır. Dürüstlerin kendisini izahı ise hiç gündeme getirilmez. Bu ateş bir kere yakıldı mı, kamuoyuna “gördünüz mü hepsi hainmiş, hepsi yolsuzmuş, bunlardan sizi kurtarıyoruz” denmeye başlanır. Kamuoyu “kamu oyunu” zokasını yemiştir. Bu bağlamda Türkiye’de önce yargı ve bağlı kuvvetlere sızılmış, elde edilen güçle T.S.K. itibarsızlaştırılmaya çalışılmış, şimdi ise yürütme ve yürütme ile eş güdümlü olarak ekonomimize darbe girişimine yeltenilmiştir. İtirazları duyar gibiyim. - Cezaevindeki askerlerin tamamı kahraman mı? İçlerinde suçlu yok mu?, - Adam seminer adı altında hükümeti yıkmaya çalışmamış mı? - Birileri kitap yazma adı altında darbe mesajı yollamamışlar mı? - Bir banka müdürünün evinde o kadar paranın işi ne? Samimi söylüyorum hukukçu olarak bu soruların birçoğunu alaşağı edecek cevaplar o dosyalarda mevcuttur. Ancak bireylerin aklına bu soruları sokanlar bekledikleri cevabı aldıkça mutlu olmakta, hedeflerine bir adım daha yaklaşmanın tatminini yaşamaktadırlar. Hukukçu siyasi mütalaa da bulunur.
 Ancak hukuki mütalaası ile konuşmalıdır. Bu yönü ile de; - Anayasamız ve Ceza Muhakamesi Kanunu ile men edilmiş, - Yasak delil elde etme yöntemleri kullanılarak, - Her türlü şüpheden uzak inandırıcı ve kesin delil elde etmek yerine, şüpheleri ortadan kaldıracak delilleri bir kenara iterek, Örneğin; - Nereden geldiği sübuta ermemiş CD.’leri delil olarak değerlendirerek, - Yurt dışında bulunana bir subayı aynı tarihte yurt içinde toplantı yaptığını iddia ederek, - Hiç gitmediği birlikten evrak sızdırdığını gerekçe yaparak, - Müvekkilinin madalyalarla dolu göğsü ve geçmişini savunma klozu olarak kulananan müdafiye karşı “onun geçmişinden banane” gibi Ceza Kanunu ile örtüşmeyen cevaplar vererek,
Devletin yüksek menfaatleri deyimini anayasaya aykırı bir şekilde hukuk dışı bularak, - Bir bürokratın uluslararası platformda duyulmaması gereken bir işlemi şahsen ve devlet manfaatlerini güderek icra etmesini yolsuzluk olarak soruşturma konusu yaparak, - Yıllarca izleme ve dinleme yaparken (varsa) bir suç işlendiğinde “neden suçüstü yapmadınız da devamında başkaca suçların da işlenmesine göz yumdunuz?” sorusuna cevap vermeye tenezzül bile etmeyerek, - Savunma hakkını kısıtlayarak, - Uydurma delillerin kaynağını araştırma talebini reddederek, - Yasaların öngördüğü idari sorumlulukları hiçe sayıp, ben yaptım oldu zihniyeti ile münferit soruşturmaları illegal yollarla yöneterek, bunu da yargı bağımsızlığı başlığı altına kamufle ederek ve çoğaltabileceğimiz sayfalar dolusu örneklerden elde edilen neticeleri; - Hukukçu olarak sindiremeyiz. - Hukukçunun sorgulayacağı konular hukuk ve yasaların çiğnenip çiğnenmediği olmalıdır. - Hukukçu taraftarı olmasa da yasadışı tutumlara muhatap olan kim olursa olsun hukuku hakkı kollamalıdır.
 - Hukukçu “elime fırsat geçti bir de ben vurayım” diyen olmamalıdır. Çünkü hukuk birgün sana da lazım olacaktır. Bu yönü ile de meslek grubu temsilcilerinin siyasi temelli açıklamaları kendi nam ve hesabına yapmaları, isminin önüne temsil ettikleri kurumun adını yazdıkları anda şahsi fikirlerini bir kenara bırakmaları, o kitlenin içinde şahsi fikirlerine katılmayanlar olabileceğini de düşünmeleri, siyasi görüş atfından vazgeçmeleri işgal ettikleri makamın gereğidir. Gereken her platformda ifade ettiğimiz gibi “Biz adaleti; themisden değil, Hazreti Peygamber’den, Bilge Kağan’dan, Kanuni’den, Mustafa Kemal’den öğrendik” Yazıma uluslar arası güç odaklarını ve onların “yumurtalarını” lanetlemenin yeterli olmayacağı bilinci ile onlarla mücadele akıl ve ruhunu bu millete izah etme yolunda adımlar atmanın önemini vurgulayarak bitirmek istiyorum. Yeni yılın Türk İslam Coğrafyasında hayırlara vesile olmasını temenni ederim.

YORUM EKLE

Güvenlik Kodu

DİĞER HABERLER

ÖNE ÇIKANLAR